23 Haziran 2016 Perşembe

Orta Karadeniz'in İncisi Çorum

Hititlerin ve leblebinin şehri, Çorum Karadeniz ile İç Anadolu'nun kesiştiği bir konumda bulunan merkez nüfusu 240.000 civarı olan orta büyüklükte bi kentimizdir. Kuzeydeki Osmancık ve Kargı haricinde karadeniz iklimi fazla hissedilmez.

Hititlerin başkenti Hattuşaş ve diğer bir önemli kenti Alaca Höyük Çorum ili sınırları içerisinde bulunmaktadır. Her ne kadar fazla turist çekemese de iki antik şehir de görülmeye değerdir. Bunun bir göstergesi olarak Hattuşaş UNESCO dünya tarih miraslarına eklenmiş Türkiye'deki 9 tarihi mekandan biridir. İki antik şehrin yakınında da müze mevcuttur.


Şüphesiz ki Çorum şehri en güzel zamanlarını Hititler zamanında yaşadı. Sonrasında ise uzun süre unutuldu. Çorum şehir merkezine ilk olarak ne zaman yerleştiği bilinmese de ilk olarak Roma döneminde şehir statüsü kazandı. Ama her 30, 40 yılda olan büyük depremlerin büyük can ve mal kaybına yol açması ve şehir merkezinde su sorunu olması nedeniyle bir türlü gelişemedi. Ta ki Ankara başkent olana kadar. Ankara ile Samsun arasında bulunan Çorum, Ankara başkent olduktan sonra konumu nedeniyle önem kazandı.

Cumhuriyet kurulduğunda Anadolunun orta büyüklükte bir kasabası olan Çorum, İskilip'in yarısı kadar nüfusu olmasına rağmen vilayet yapıldı. 1950'den sonra şehirde birbiri ardına fabrikalar açılmaya başlandı. İlk açılan fabrikalar tuğla - kiremit, un tarzı şeyler üreten hafif sanayi kolları ve çimento fabrikasıydı. Çorum yıllar geçtikçe artan tuğla ve kiremit fabrikalarıyla şu anda Türkiye'nin en büyük üreticisi konumundadır. Yumurta ve makine sektörlerinde de iddalı olan Çorum'da sanayi gün geçtikçe şehre paralel şekilde gelişmektedir. 

Çorum'un bir diğer özelliği de özellikle Osmancık ve Kargı'da yetişen pirinçtir. Kızıl Ormanın suyuyla sulanan çeltik tarlalarını Türkiye'nin en ünlü ve lezzetli princi yetişir.

Köyden kente göç dalgası 2000'ler de yerini küçük kasaba ve şehirlerden büyük şehirlere değiştirdiğinde komşuları bundan zararlı çıkarken Çorum sanayisi ve konumu sayesinde nüfusunu bir buçuğa Katlamalı başardı.

Ayrıca Çorum şehir planı, ucuzluğu, sıcak kanlı insanlarıyla Türkiye'nin en yaşanabilir şehirlerinin arasındadır. Bunun en büyük kanıtı Çorum'dan başka şehre tayin olmak istemeyen ve emekli olduktan sonra bile Şehri terk etmeyen memurlardır.


Çorum ne yazıkki yurt genelinde çok kötü bir izlenimle anılıyor. Halbuki şehir olarak çok güzel bir şehirdir. Bir sürü parkı, geniş yolları, düzenli yapılaşması, trafiğin neredeyse hiç olmaması ile en azından Orta Karadeniz'in incisi ünvanını hak eden bir şehir Çorum. İnsanı ise sanılanın aksine göbel,  heri gibi bir kaç Çoruma özgü kelimeyi saymazsak garip bir Lehçe kullanmaz. Hatta Türkiye geneline göre daha iyi bir Türkçeyle konuşurlar.

22 Haziran 2016 Çarşamba

Fullmetal Alchemist (Çelik Simyacı) 1. Cilt

Fullmetal Alchemist’in mangası Akılçelen Kitaplar tarafından Çelik Simyacı ismi ile basılıyor. Bu yazıda sizlere Çelik Simyacı’nın ilk cildini inceleyeceğim. Bunu yaparken ciltte gerçekleşen olaylardan çok satın almak isteyenlere bit rehber şeklinde bir yazı hazırlayacağım.
Türkçe olarak ilk baskıyı 2013 yılında yapmış. Birinci cilt ilk 4 bölümden, ek bölüm isimli 2 sayfalık bir 4-koma’dan ve sonraki cildi tanıtan bir kaç sayfadan oluşuyor. Hepsi toplamda 186 sayfa. İlk 2 bölüm Elric kardeşlerin Lior’da sahtekar papazın foyasını ortaya çıkarmasını anlatıyor. 3. Bölümde Elric kardeşler sınırdaki kömür madeni kasabasının halkını, halka zulmeden teğmenden kurtarıyorlar. 4. Bölümde ise Doğu şehrine giden trende bir generali kendisini rehin alan teröristlerden kurtarıyorlar. Şu anlık olaylar durmadan gezen ve zor durumdaki halka karşılıksız yardım eden ana karakterlere sahip amaçsız shonen macera mangalarındaki gibi gelişiyor. Bu sayede Fullmetal Alchemist evrenine güzel bir giriş yapıyoruz.
Manganın çevirisi çok fazla ‘ya’ ve ‘ha’ geçmesini saymazsak gayet başarılı. Fiyat olarak ortalama  bir mangadan biraz pahalı.
Bana göre kesinlikle okunması gereken ve imkanınız varsa ciltlerini satın alarak arşivlemeniz gereken bir manga.

21 Haziran 2016 Salı

Haftalık #1

Wi-fi’ye erişememem, çok yoğun olmam, durmadan bir oraya bir buraya seyahat etmem gibi nedenler böyle saçma bir uygulama ile sizlerin karşınıza çıkmama vesile oldu. ‘Haftalık ne ola ki?’ sorusunu soruyorsanız eğer: Günlüğün haftalık versiyonu. Bir hafta boyunca başımdan geçen olayları ana hatlarıyla sizlerle paylaşacağım. Bu sayede her gün yeni bir yayın vizyonunu daha kolay gerçekleştirebileceğim.
Karabük’teki son haftamda arkadaşlarımın da etkisiyle çok fazla para harcamaya başlamıştım. Bu yüzden kaçarcasına memleketime döndüm. Evden çıktığımız için bütün eşyalarımı iki valize sıkıştırdım. 2 Valiz toplamda benim ağırlığımın bir buçuk iki katı gelirdi herhalde. Bu yüzden zor geçen bir yolculukla Çorum’a vardım.
Çarşamba günü akşamı Çorum’daydım. O günüm uyuklamak ve uymakla geçti. Perşembe günü çamaşırlarımı makineye attım, bahçeden erik topladım ve giysi olmayan eşyalarımı yerleştirmekle uğraştım. O gün yaptığım en iyi şey erik toplamamdı. 13 Yıl önce boş bir alanda bulduğum çimlenmiş bir erik çiğidini alıp bana ayrılmış 2 metre karelik alana dikmiştim. Meyvesini yemek bu güne nadipmiş.
Cuma günü fark ettimki Yobit beni imza kampanyasından atmış. Böyle birşey olacağını sezmiştim aslında. Çünkü durmadan şans oyunları bölümünde kullanıcı adı yaz bonus kazan tarzı konulara yazmaya başlamıştım. Bunun üzerine bir süre Bitcoin Talk hesaplarımla sadece potansiyel activity kasmaya karar verdim. Ayrıca cuma günü babamla çarşıya gidip pazar gününe Adana’ya otobüs bileti aldık. Yani benim için yine yol görünüyor. Yine Cuma günü akşam çarşıda çocukluk arkadaşımla buluştum. İki çay içip Türkiye-İspanya maçını izledik.
İnşallah önümüzdeki haftalarda şunu çizdim, şunu yazdım, şunu okudum tarzı haftalıklar yazabilirim. Şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın...

20 Haziran 2016 Pazartesi

Sihirli Lamba 3. Bölümün Hikayesi

Sihirli Lamba'nın 3. bölümünü Wolftoon'dan okuyabilirsiniz.

Bu bölümde daha önce çizdiğim 2 bölümde gözüme çarpan hataları mümkün olduğunca düzeltmeye çalıştım. En düzgün çizdiğim bölüm buydu. Aynı zamanda en hızlı çizdiğim bölümde buydu. Bu yüzden bu bölüm hakkında konuşacak pek fazla bir şeyim yok. Bu kadar kısa bir yazı ile bitirmek istemediğimden Sihirli Lamba seri ile ilgili genel konular ve önümüzde el atmayı düşündüğüm projeler hakkında konuşmak istiyorum.

Sihirli Lamba kendimi geliştirmek amacıyla yaptığım bir çalışmaydı. Kendimi geliştirmekle kastettiğim şey; Son zamanlarda fazla bir şey çizmiyordum. Bir şekilde yeniden bir şeyler çizmeye başlamam lazımdı. Ve bunu fanart tarzı bir şeyle değil de okunacak bir şeyle yapmak istiyordum. Aceleyle başladım ve aceleyle bitirdim. Her zaman şunu yapacağım, şunu çizeceğim, şunu yazacağım tarzı düşünceler aklımdan geçmesine rağmen bir türlü bu düşünceleri uygulayamıyordum. Uygulamaya başlasam bile işin daha başında bırakıyordum. Bu yüzden başka kişilerin çizdiği şeyleri gördükçe "Elin oğlu benim gibi yapacağım demiyor yapıyor. O zaman bende fazla düşünmeden bir şeyler yapmaya başlamalıyım" düşüncesini benimsemeye başladım. Bu nedenle bir anda aklıma gelen bu fikri hemen uygulamaya karar verdim. Adını bile fazla düşünmedim. Sonuç olarak fazla düşünmeden giriştiğim bu işle Sihirli Lamba ortaya çıktı.

19 Haziran 2016 Pazar

Kendi Diktiğim Eriği 13 Sene Sonra Yeme Keyfi

Küçüklüğümde tarıma ilgi duyardım. Annemgile ısrar etmemle birşeyler dikme için bana küçük bir alan ayırdılar. Çorum'daki bazı apartmanlarda apartmanın bahçesininin bir bölümünü daire sayısınca bölmek gibi bir uygulama var. Her aile kendine ait olan yere bir şeyler ekip uğraşıyor. Annemle babam daha ben istemeden bize ait olan bahçeden 2 metrekarelik küçük bir alanı bana bıraktılar. Annemle babamdan hiç beklenmeyecek bir şekilde bana hiç karışmadılar. Kişilikleri gereği normalde şunu dik, bunu dikme tarzı şeylerle beni çileden çıkarırlardı. Allahtan bana karışmadılar da bu sayede şu an 5 kilodan fazla erik toplayabildim.

Tarıma ilgim sağda solda bulduğum çürümüş soğanları dikmemle başladı. Ardından apartmanın bahçesinde kimseye ait olmayan alanlarda biten marulları toprağıyla sökerek kendi bahçeme diktim. Atılan kurtlu fasulyeler, bulduğum nane çöpleri derken sebzelerle dolu bir bahçe yarattım. 

Tabii sadece sebzelerle yetinmeyi düşünmüyordum. Bahçede yere atılan meyve çekirdeklerinin çimlendiğini görünce hemen meyveleri de toprağıyla birlikte söküp bahçeme dikmeye başladım. Ama meyveler marullar kadar dayanıklı değildi. Belki de yüze yakın meyveyi bu şekilde bahçeme dikmişimdir. Ama sadece 5 veya 6 tanesi kurumadı. Babam 1 tane elma 1 tane de erik ağacı hariç diğerlerini söküp bahçenin diğer farklı taraflarına dikti. Çünkü 2 metrekarelik alanda iyi büyüyemiyorlardı. Ama bu ağaçların hepsi kurudu.

Hala bahçemde olan 2 ağaçtan elma ağacının meyvelerini geçtiğimiz yıl yeme fırsatım oldu. Ama bu yıl ağaçta hiç meyve görmedim. Soğuk vurmuştur herhalde. Erik ağacının eriklerini geçen sene mahallenin çocukları talan ettiği için yeme fırsatı bulamamıştım. Ama bu sene 5 kilodan fazla erik topladım bir ağaçtan. Çorum'da yaşayıp ağaçla ilgilenebilsem çok daha fazla verim alırdım herhalde.

18 Haziran 2016 Cumartesi

Visual Kei Grupları Top 5'im

Visual Kei, kısaca 1980'lerde ortaya çıkmış görsel stil anlamına gelen Japon Rock ve Metal akımıdır. Kostüm ve makyajları oldukça sıra dışıdır. Genellikle de kadınsıdır. Bu akımın biraz içine girdiğinizde göreceksiniz ki neredeyse bütün visual kei grupları erkeklerden oluşur. Ama arada sırada kızlardan oluşan visual kei grupları da vardır. Mesela Exist†Trace tamamen kızlardan oluşmaktadır. Kliplerini izleyenler "Bu travesti kılıklı adamları dinleyenin taa ..... " diye saydırmaya başlayabilir haklı olarak. Ama görünüşlerinin yanında müzik tarzları da sıra dışıdır. Benim de bu tür grupları dinlememdeki ana etken bu. Yine de illa da visual kei diye yanıp tutuşmuyorum. Çoğu visual kei grubunun üyelerinin dış görünüşlerinden de tiksiniyorum.

5. The Gazette
Dünyada en çok tanınan visual kei grubu şüphesiz The Gazette'dir. Bazı şarkılarından çok nefret etsem de bazı şarkılarını da çok seviyorum. Çok fazla popüler olmaları da bir başka kötü yönleri (benim için). Ortalıkta .... oppa diye dolaşan Kore fanlarından gına geldi zaten bir de bu The Gazette fanlarını görünce deli oluyorum. En çok sevdiğim şarkıları; Filth in the Beauty, Pledge, Cassis, Remember the Urge, Red...

4. Sel'm (Selim)
Metal tarzı müzikler yapan bir grup. En çok sevdiğim şarkıları: Brave, Shine, Dears

3Mucc
Vokalistin sesi çok hoşuma gidiyor. En çok sevdiğim şarkıları: Nirvana, Saishuu Ressha, Mr. Liar, Ryuusei, Ware Arubeki Basho, Dejavu...

2. Deathgaze
Deathgaze adında da anlaşılacağı üzere sert bir müzik anlayışları var. Genel olarak şarkılarının hepisini seviyorum. En kötü şarkıları bile dinlemeye değecek kalitede bana göre. Bu grubun en çok sevdiğim şarkıları: The Underworld, Dead Blaze, Ring the Death Knell, Useless Sun, Sorrow, Abyss, Allure, Dearest, Amends

1. Deluhi
2011 Yılında dağılmış olan bir grup. İlk başlarda bu grubu sevmemin sebebi gitaristleri Leda idi. Ama sonradan anladım ki grubun en önemli üyesi Leda ve diğer üyeler Leda'yı mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Ama ne yazık ki grup 2011'de dağıldı. Leda şimdi Babymetal isimli bir pop grubunun arkasında maske takarak gitar çalıyor. Nereden nereye. Babymetal'in arkasında çalan diğer kişiler de Leda gibi ünlü ve dağılmış grupların elemanları. Bir daha Deluhi gibi bir Japon grubu ne zaman görürüz Allah bilir.
Bu grubun en sevdiğim şarkılarını yazmayacağım çünkü şarkılarının neredeyse hepsi çok güzel.

17 Haziran 2016 Cuma

Jeju Adası


Genel Özellikleri
Jeju, Güney Kore'nin güneyinde yer alan bir adadır. Aynı zamanda Güney Kore'nin 16 idari bölgesinden (ilinden) nüfusu en küçük olanıdır. Jeju, Güney Kore'nin diğer illerinin aksine özerk statüsündedir. Yani Jeju ili kendi kendini yönetmektedir. Jeju ili kendi içinde 2 şehre (ilçeye) ayrılır. Bunlar ille aynı isime sahip yani bir nevi merkez ilçe ola Jeju ve Seogwipo'dur. Jeju ilinin toplam nüfusu 604.771'dir. Bu 604.771 kişinin 435.413'i Jeju ilçesinde, 155,691 kişi ise Seogwipo'da yaşar. Geriye kalan kişiler ise köylerde, daha küçük kasabalarda ve Jeju'ya bağlı diğer adalarda yaşamaktadır. Jeju adası ulusal parlamentoda 2 sandalye ile temsil edilir.

Ekonomi
Adanın en büyük geçim kaynağı turizmdir. Jeju adasının 2007'de Dünya Doğa Mirası listesine alınması ve dünyanın yeni 7 harikası arasında gösterilmesi sayesinde yerli ve yabancı bir çok turist bu adayı ziyaret eder. Turizm dışında turunçgil tarımı ve balıkçılık gibi tarım faaliyetleri Jeju'nun ekonomisinde önemli yer tutar. Ayrıca Daum Communications'un merkezi Jeju adasında bulunmaktadır.

Jeju
Jeju ilçesi ilin merkezi olduğu için en gelişmiş yerleşim birimidir. Jeju adasını ziyaret eden bütün turistlerin yolu bu şehirden geçmektedir. Kısaca Jeju'nun bütün ulaşım ağı merkez ilçeye bağlıdır. Ve adadaki otellerin çoğu bu şehirdedir. Turizm dışında portakal ve mandalina gibi turunçgilleriyle meşurdur.

Seogwipo
Şehir Jeju adasının güneyinde bulunmaktadır. Bu şehirde turizm ile geçimini sağlamaktadır.