3 Aralık 2016 Cumartesi

İlk Kuru Boya Tecrübem

Daha önceden çizdiğim tosbağadan sonra Yeni Başlayanlar İçin Manga isimli kitaba 18 lira basıp aldım bari kitapda ne var ne yoksa çiziyim dedim ve en kolay kısımdan yani sevimli manga hayvanlarının en başından çizmeye başladım. İlk başta bu sevimli dişi kedicik vardı. Yarısını kendi evimde yarısını da ablamgilin evinde çizdim bitirdim. Ablamgilin evde çizmeyi bitirdiğimde baktım yeğenlerimin bir sürü kuru boyası var kuru boya ile boyamayı deneyeyim dedim. Küçükken tabii ki kuru boya ile bir sürü resim yaptım ama doğru düzgün bir şey ortaya çıkardığımı hatırlamıyorum. O yüzden başlığı "İlk Kuru Boya Tecrübem" yazdım.
İşte çizdiğim o kedi:
Çıkan sonuç beni baya bir tatmin ettiği için kuru boyayı başka çalışmalarımda da kullanmaya karar verdim. Kim bilir belki ileri de kuru boya ile bir çizgi roman bile renklendirebilirim.

2 Aralık 2016 Cuma

Sevimli Tospağa

Yiğenlerime resim yapmayı öğretiyorum bazen. Bunu yaparken de Christopher Hart'ın Yeni Başlayanlar İçin Manga ve Manga for the Beginner Kawaii How to Draw isimli kitaplarından yararlanıyorum. Yeni Başlayanlar İçin Manga'daki çizimler ilk okula giden çocuklar için oldukça zor ama sevimli manga hayvanları isimli bölümdeki sevimli tospağayı isteyen herkes rahatlıkla çizebilir. Yeğenlerime bu tospağayı çizdirdikten sonra bir de ben çiziyim zaten basit bir şey dedim. Ve ortaya bu çıktı:
Sonrasında hızımı alamayıp sevimli hayvanlar bölümündeki kediyi de çizdim. Artık onu da başka bir zaman sizlerle paylaşacağım.
Bu sıralar çizime baya bir zaman harcıyorum. Bu sayede dutluğa dönen blogumu tekrardan hareketlendireceğim inşallah.

1 Aralık 2016 Perşembe

Wolftoon Pazar Günü Açılıyor

Bu hafta pazar günü Wolftoon’u açacağım. Daha doğrusu Wolftoon’u halka duyuracağım. Daha önce de burada Wolftoon’u tanıtan bir yazı yazmıştım. O zaman Wolftoon’un tanıtımını yaparak zirayetçi çekmemiştim. Bunun için Sana Bir Şey Sorabilir Miyim?’in bitmesini bekliyordum. Ama Sihirli Lambayı bitirdiğim gibi başımı bile kaşıyamadığım bir hafta geçirdim sonra da yoğunluktan başına geçemedim. Kısmet bu güneymiş.

İlk başta Webtoon Tr’de bir yazı ile tanıtacağım. Sonra Webtoon Tr’nin Facebook sayfasında çizdiğim şeyleri paylaşacağım. Böylece eskisi gibi inlere cinlere değil insanlara okutacağım yazdığım çizdiğim şeyleri.

Biraz da Wolftoon’da bundan sonra neleri nasıl yayınlayacağımdan bahsetmek istiyorum. Sana Bir Şey Sorabilir Miyim?’i kısa kısa bölümlere böldüm. İlk bölümü 7 panel olarak ayarladım. İlk bölümü bu pazar günü paylaşacağım. Sonraki 6 panel ise 2. bölüm olacak. 2. Bölüm üzerinde hala çalışıyorum. Ne zaman yayınlayacağımı kararlaştırmadım. Bu ay veya ocak ayında bir tane de 5 tane fanart belirleyip yayınlarım herhalde.

Bunların dışında kafamda başka projeler var. Ama bunlar hakkında henüz bir ilerleme olmadan bir şey söylemek istemiyorum.

30 Kasım 2016 Çarşamba

Knight Online 10 Saat Maden (Kazı)

Koşullar:
Tam 10 saat boyunca maden yaptım.
Pitman Kurshad'a çıkanları her kırdırdığımda çıkanları depoya atıp geldim.
Hep Maradonda kazı yaptım.
Gördükçe Gid Guard'ları da kestim.
Çör çöp hiç bir şey satmadım ve not aldım.
Tamir ücretlerini de hesapladım.

Çıkanlar (Sonuç):
265 DC Flash (DC Premiumluların drop düşürme ihtimalini artırıyor.)
1727 Sling (Bildiğimiz taş. 16 Coin'e Sundress'e satılıyor.)
1242 Rainworm (Solucan. Balıkçılık yaparken lazım oluyor.)
1 Gem of Defense (Satılmıyor. Defansı biraz artırıyor.)
10 Gem of Life (Satılmıyor. Maximum canı biraz artırıyor.)
1 Gem of Exp (Satılmıyor. Expi bir kaç saat %10 artırıyor.)
5 TS (Dönüşüm parşümeni. İster kullan ister sat 200k'dan)
6 Küçülme (İyi para ediyor)
6 Abyss Gem (Kırdırılıyor. Ama iyi bir şey çıkmıyor. En iyisi toplu satmak.)
4 Opal (Görev itemi. Pazarda satmak en mantıklısı)
2 Crystal (Görev itemi. Pazarda satmak en mantıklısı)
1 Crude (Görev itemi. Pazarda satmak en mantıklısı)
3 Low Class Upgrade Scroll (En kalitesiz upgrade scroll biriktirip paper basıyorum.)
7 Calling Friend Scroll (Ne işe yaradığından tam emin değilim. Mageler kullanıyormuş herhalde. Sunddress'e satıyorum)
6 Potion of Soul (Buradan itibaren pot ve manalar başlıyor)
10 Water of Favors (Büyük pot ve manaları kullanıyor diğerlerini yakıyor veya satıyorum)
10 Potion of Wisdom
8 Water of Grace
15 Potion of Sagacity
18 Water of Garce
31 Potion of İntelligence
44 Water of life
35 Potion of Spirit
15 Bezoar (Yiyince büyüyorsun. Fazla para etmiyor. Bir kaç k'ya pazara koyuyorum)
17 Flower Firecraker (Satıyorum. Çer çöp bunlar.)
21 Firecracker (Satıyorum. Çer çöp bunlar.)
1 Acid Potion (Ne işe yarıyor bilmiyorum ama Sundress'e satınca 20k ediyor)
2 Broze Coin (10.000 Coin değerinde para)
1.675.326 Kazmayı tamir etmek için harcanan para.

Normalde dropların fiyat aralıklarını ve en az ortalama ve en iyi ihtimalle karımı yazacaktım ama pazardan ve oyundan koptuğum için sadece bu verileri yazabildim.
Böylece bir kez daha Knight Online'a noktayı koyuyorum. Bir daha ne zaman oynarım Allah bilir.

23 Ağustos 2016 Salı

Knight Online 1 Saat Balık

Bundan sonra online oyunlar hakkında da yazılar yazacağım. Şu anda oynadığım iki tane oyun var sadece bunlar; Knight Online ve League of Legends. Şimdilik sadece Knight Online ile ilgili yazılar paylaşacağım. Bu paylaşımlar genellikle para kasma üzerine olacak. İlk olarak 10 Saat Boyunca Maden isimli bir yazı paylaşacaktım ama madenden çıkan item sayısı çok fazla olduğundan balık tutmakla ilgili bu yazıyı daha önce yayınladım.

Normal (Yani Sundries'ten alınan) olta ile ve premiumsuz bir karakter ile 1 saat boyunca balık tuttum.

Sonuç:
Harcanan Rainworm: 362 [Kazı (Maden) yaparken çıkan solcanlar.]
Tutulan Exp Flash: 36 [Kazanılan exp'i %10 artırır premiumsuz karakterler sadece bir kere basabilir.]
Tutulan War Flash: 37 [Kazanılan NP'yi artırır premiumsuz karakterler kullanamaz]

Değerlendirme:
Flashların tanesi 5.000 ile 15.000 arasında satılıyor oynadığım Pathos Server'ında. Tanesini 7.500'den hesaplasak 547.500 coin eder. Yani madenden daha az para kasıyorsunuz balık tutarak. Bence balık tutmanın tek olumlu yanı "Envanter dolmuş mu?" gibi bir düşünceniz olmadan karakteri uzun süreler A.F.K. bırakabilmeniz (Rainworm bitene kadar).

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Sihirli Lamba 4. Bölüm Hikayesi

Geldik son bölümün hikayesine. Bu bölümü yazmam da çizmem de çok uzun sürdü. Ve bir sürü sıkıntı ile yüzleştim. Bir hikaye, çizgi roman vb. 'ye bir başlamak bir de bitirmek çok zordur. Ben de Sihirli Lamba'ya güzel bir son bulabilmek için baya bir düşündüm. Çizmeye baladığım zaman, hatta ilk bölümü Wolftoon'da yayınladığım zaman nasıl bitireceğim daha kafamda bile şekillenmemişti. Ama 1 ay gibi uzun bir zaman da bu işin üstesinden gelerek nasıl bir şey yazacağımı tam olarak belirledim.

Çizimde insan anatomisine tam olarak vakıf olamamamın bir sonucu olarak bir çok taslak ve 
çizimden sonra şimdiki çizimi oluşturabildim. Defalarca başarısız olamama rağmen vaz geçmeden çabalamaya devam etmem sayesinde çizimim yeteneğimin biraz daha geliştiğini hissediyorum.

Sonunda bir şekilde Sihirli Lamba'nın sonuna geldik. Okuya veya okuyacak olan her kese teşekkür ederim.

Bundan sonra yapacaklarım arasında kafamdaki ilk şey Sana Bir Şey Sorabilir Miyim? isimli webtoon'umu  renklendirmek, gerekli düzenlemeleri ve düzeltmeleri yaparak yayına hazır hale getirmek. Ama bunu bu hafta pazar gününe kadar bitirmemin imkansız olduğunu düşündüğüm için webtoon'la uğraşırken bir yandan da bir karikatür çizerek haftayı boş geçirmemeye çalışacağım.

Haydi kalın sağlıcakla...

12 Temmuz 2016 Salı

Kötü Kedi Şerafettin'de Çorum Tuğlası

Animasyon filmini izleyene kadar Kötü Kedi Şerafettin'in sadece ismini duymuştum. Animasyon filmi hoşuma gidince resmen Türkiye'nin çizgi roman deposu işlevini gören çizgi roman forumu Çizgili Forum'da Kötü Kedi Şerafettin var mı diye aradım ve buldum. Hemen okumaya başladım ama görüntü kalitesi kötü olduğundan okuyamıyordum. Bu yüzden ben de ara verdim. Lakin bilgisayarımı windows 10'a yükselttiğimde gelen bir program sayesinde çok rahat okuyabildiğimi farkedince okumaya baştan başladım.

Birinci cildi okurken seksen sekizinci sayfadaki bir panel bir Çorumlu olarak dikkatimi çekti. Şerafettin, çöplükten Cihangir'e gitmek için çöp kamyonunu gasp ediyor. Ve bunu yaparken de Çorum tuğlası kullanıyor. Demek ki o zamanlar da (1996-1997) Türkiye'de en çok tuğla ve kiremitin üretildiği şehir Çorum'du.

Fazla lafı uzatmadan o panelle sizi başbaşa bırakıyım;


1 Temmuz 2016 Cuma

Haftalık #4

Cumartesi günü ikindi vakti yanıma babamı alıp gezmeye çıktım. Amacım Yumurtalık'ta geçirdiğim bu günlerin hatırına bir kaç fotoğraf çekinmekti. Evden çıkıp limana doğru yol aldık. Plajın hemen yanında denizdeki kale manzaralı I ♡ Ayas  yazısını gözüme kestirmiştim. Tam da benim gibi hatıra amaçlı fotoğraf çektirmek isteyenler için yapılmış bir platformdu. Ama güneş yüzünden orada fotoğraf çekemedim. Kara kalesinin kenarında yine denizdeki kale manzaralı ve fazla güneş vurmayan yerlerde tek başıma ve babamla birlikte fotoğraflar çekitim. Sonra limanda ve Kaymakamlığın arkasındaki kayalıklarda bir kaç tane daha fotoğraf çekindim. Çektiğim selfieler ile yetinmek gibi bir düşüncem yoktu. Bu yüzden fotoğrafları babama çektirmeye karar  verdim ama o da bir çok defa ikâz etmeme rağmen hep kendi parmağıyla objektifi biraz veya tamamen kapatmış. Yani kendi parmağını çekmiş. En son kaktüslü bir duvarda fotoğrafımı çektirdim babama. Fotoğraf komple babamın parmağıydı. Babama ve güneşe sinirlenip eve geri dönmeye karar verdim bende.    

Cumartesi akşamı annemden beklenmeyecek bir şekilde 'Çorum'da denizi filan göremeyiz, gidene kadar her akşam denize gidelim' dedi. Böylece cumartesi ve pazar akşamları yarım saatliğine denize girdik.  Tabii biz yüzmeyi bilmediğimizden kaplıcaya girer gibi denize girip girip çıkıyorduk.

Pazartesi günüm boş geçti. Salı günü akşamı ise Çorum'a gittik. Çarşamba sabahı evimdeydim. Akşama kadar yatmayı planlıyordum. Ama yeğenlerim öğle vakti uyandırdı. Ve Akşama kadar onlarla oynayarak günü bitirdim.

Bu haftalıktan da bu kadar. Önümüzdeki hafta görüşmek üzere...

25 Haziran 2016 Cumartesi

Haftalık #3

Çarşamba günü sabah canım sıkıldığı için çeviri işine tekrar el atmaya karar verdim. Bir yıla yakın zamandır çevirisi durmuş olan Noblesse S isimli webnovelın devamını çevirmeye başladım. Şu an bölümün %2'lik bir kısmını çevirdim. Önceden de %10'unu çevirmiştim. Yani şu an birinci bölümün %12'si çevrildi. Daha önceden Noblesse S'i neden çevirmediğimi Only Webtoon'da yazmıştım. Çevirmesi çok zor ve vakit alan bir novel. O yüzden böyle yaz mevsiminin vaktimin bol olduğu bu gibi zamanlarda çevirebiliyorum.

Yine çarşamba günü akşam eniştem ve babam ile sahile denize girmek için gittik. İlk başta su soğuk gelmişti ama sonradan alıştım. Yüzmeyi bilmememe rağmen denize girip çıkmam baya iyi oldu. Yumurtalık'ta hava çok sıcak zaten bir de benim bu zamana kadar Karadeniz'de yaşadığımı da hesaba katarsak burası bana cehennem gibi sıcak geliyordu.

Perşembe gününü çok boş geçirdim. Buraya yazmaya değer hiç bir şey yapmadım.

Cuma günü öğle vakti camiden çıktıktan sonra babam ile limanı gezmeye gittik.    Limanda taşıt olarak sadece sandallar vardı. Deniz kenarında yaşamayan biri olarak denizle ilgili her şey ilgimi çekiyor. Çoğu kişi için kıyıya yakın yerlerdeki küçük balık sürülerine ve güneşlenen yengeçlere bakmak zaman kaybıdır her halde. Balık ve yengeçler haricinde dikkatimi çeken bir şey de olmadı zaten.

Yine cuma günü perşembe günü bir şey yapmamamın acısını çıkarırcasına light novel okumaya yüklendim. Buraya gelirken otobüste başladığım Sword Art Online'ın ilk cildini bitirdim. Yarın Coiling Dragon'u okumaya devam etmeyi planlıyorum. Ayrıca son zamanlarda Jules Verne'nin Aya Seyahat kitabını da okuyorum. Bir gazetenin bedava verdiği  150-160 sayfalık bir cep kitabı. Büyük ablamdan aldım. O da light novellara benziyor. Her gün ortalama 10 sayfasını okuyorum. Şu sıralar ailenin gündeminde ne zaman memleketimize döneceğimiz var. Annem ile babam kendileri için bir    tarih kararlaştırdılar. Ama beni bir kaç gün hatta hafta daha burada bırakmayı planlıyorlar. Ben ise annemgille Çorum'a dönmek istiyorum. Çünkü Adana çok sıcak.

Bu haftalık da bu kadar. (Gerçi haftada bir değil 4 günde 1 yazıyorum.)

24 Haziran 2016 Cuma

Haftalık #2

Cumartesi günü liseden arkadaşımla iftarı dışarda yapmak üzere buluştuk. Bedava olduğu için iftar çadırında iftarı açmayı düşünüyorduk. Ama Suriyelilerin kalabalıklığından ve ezana 10 dakika kalmasına rağmen kapıları hâlâ açmadıkları için vaz geçtik. Onun yerine Burger King'de 10 liralık bir menü ile iftarımızı açtık. İftar çadırında da Burger King'de de bu zamana kadar bir şey yememiştim şimdiye kadar.

Pazar günü babamla birlikte Adana'ya doğru yola çıktık. Bilette kalkış saati 21:30 yazıyordu. Otogara gittiğimizde otobüs Trabzon'dan geldiği için gecikecek  22:00'da Çorum'da olur dediler. Ama 22:30'a gelirken otobüs otogara girdi. Öncesinde de servis için 20:30'da servis durağında olun dediler. Kısaca 2 saatten fazla otobüs bekledik. Firmanın adı Yeniadana'ydı.

Pazartesi sabahı Ceyhan'da otobüsten indik. Eniştem bizi Ceyhan'da arabayla karşılayıp Yumurtalık'a götürdü. O gün yeni doğan yeğenimi sevmek ve yol yorgunluğu ile yatmaktan başka bir şey yapmadım.

Salı günü ikindi ezanıyla Yumurtalık'ı gezmeye gittik. Güney ve batı doğrultusunda ilerledik. Liman, kale, kule gibi bir sürü tarihi yıkıntı ile karşılaştık. Her tarafından tarihi eser fışkıran ve sahili olan bir turizm kasabası. Ama tarihi eserlerin içine sıçmışlardı. Mecaz anlamla kullanmadım o fiili resmen içine sıçmışlardı. Hani hep Yunanistan ile Türkiye'deki yerleri kıyaslayıp bizimki daha güzel ama biz Türk veya müslüman olduğumuz için Yunanistan'daki yer daha çok turist çekiyor derler. Ama gerçekte Yunanistan'ın daha çok tercih edilmesinin nedeni tarihi eserlerin içine sıçmamaları veya duvarlarını boyamamaları.

Bu haftalık yazacak çok şey bulduğum   için 4 günlük oldu. Çarşamba günü de  eniştem ile denize girmeyi düşünüyorum. Şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın...

23 Haziran 2016 Perşembe

Orta Karadeniz'in İncisi Çorum

Hititlerin ve leblebinin şehri, Çorum Karadeniz ile İç Anadolu'nun kesiştiği bir konumda bulunan merkez nüfusu 240.000 civarı olan orta büyüklükte bi kentimizdir. Kuzeydeki Osmancık ve Kargı haricinde karadeniz iklimi fazla hissedilmez.

Hititlerin başkenti Hattuşaş ve diğer bir önemli kenti Alaca Höyük Çorum ili sınırları içerisinde bulunmaktadır. Her ne kadar fazla turist çekemese de iki antik şehir de görülmeye değerdir. Bunun bir göstergesi olarak Hattuşaş UNESCO dünya tarih miraslarına eklenmiş Türkiye'deki 9 tarihi mekandan biridir. İki antik şehrin yakınında da müze mevcuttur.


Şüphesiz ki Çorum şehri en güzel zamanlarını Hititler zamanında yaşadı. Sonrasında ise uzun süre unutuldu. Çorum şehir merkezine ilk olarak ne zaman yerleştiği bilinmese de ilk olarak Roma döneminde şehir statüsü kazandı. Ama her 30, 40 yılda olan büyük depremlerin büyük can ve mal kaybına yol açması ve şehir merkezinde su sorunu olması nedeniyle bir türlü gelişemedi. Ta ki Ankara başkent olana kadar. Ankara ile Samsun arasında bulunan Çorum, Ankara başkent olduktan sonra konumu nedeniyle önem kazandı.

Cumhuriyet kurulduğunda Anadolunun orta büyüklükte bir kasabası olan Çorum, İskilip'in yarısı kadar nüfusu olmasına rağmen vilayet yapıldı. 1950'den sonra şehirde birbiri ardına fabrikalar açılmaya başlandı. İlk açılan fabrikalar tuğla - kiremit, un tarzı şeyler üreten hafif sanayi kolları ve çimento fabrikasıydı. Çorum yıllar geçtikçe artan tuğla ve kiremit fabrikalarıyla şu anda Türkiye'nin en büyük üreticisi konumundadır. Yumurta ve makine sektörlerinde de iddalı olan Çorum'da sanayi gün geçtikçe şehre paralel şekilde gelişmektedir. 

Çorum'un bir diğer özelliği de özellikle Osmancık ve Kargı'da yetişen pirinçtir. Kızıl Ormanın suyuyla sulanan çeltik tarlalarını Türkiye'nin en ünlü ve lezzetli princi yetişir.

Köyden kente göç dalgası 2000'ler de yerini küçük kasaba ve şehirlerden büyük şehirlere değiştirdiğinde komşuları bundan zararlı çıkarken Çorum sanayisi ve konumu sayesinde nüfusunu bir buçuğa Katlamalı başardı.

Ayrıca Çorum şehir planı, ucuzluğu, sıcak kanlı insanlarıyla Türkiye'nin en yaşanabilir şehirlerinin arasındadır. Bunun en büyük kanıtı Çorum'dan başka şehre tayin olmak istemeyen ve emekli olduktan sonra bile Şehri terk etmeyen memurlardır.


Çorum ne yazıkki yurt genelinde çok kötü bir izlenimle anılıyor. Halbuki şehir olarak çok güzel bir şehirdir. Bir sürü parkı, geniş yolları, düzenli yapılaşması, trafiğin neredeyse hiç olmaması ile en azından Orta Karadeniz'in incisi ünvanını hak eden bir şehir Çorum. İnsanı ise sanılanın aksine göbel,  heri gibi bir kaç Çoruma özgü kelimeyi saymazsak garip bir Lehçe kullanmaz. Hatta Türkiye geneline göre daha iyi bir Türkçeyle konuşurlar.

22 Haziran 2016 Çarşamba

Fullmetal Alchemist (Çelik Simyacı) 1. Cilt

Fullmetal Alchemist’in mangası Akılçelen Kitaplar tarafından Çelik Simyacı ismi ile basılıyor. Bu yazıda sizlere Çelik Simyacı’nın ilk cildini inceleyeceğim. Bunu yaparken ciltte gerçekleşen olaylardan çok satın almak isteyenlere bit rehber şeklinde bir yazı hazırlayacağım.
Türkçe olarak ilk baskıyı 2013 yılında yapmış. Birinci cilt ilk 4 bölümden, ek bölüm isimli 2 sayfalık bir 4-koma’dan ve sonraki cildi tanıtan bir kaç sayfadan oluşuyor. Hepsi toplamda 186 sayfa. İlk 2 bölüm Elric kardeşlerin Lior’da sahtekar papazın foyasını ortaya çıkarmasını anlatıyor. 3. Bölümde Elric kardeşler sınırdaki kömür madeni kasabasının halkını, halka zulmeden teğmenden kurtarıyorlar. 4. Bölümde ise Doğu şehrine giden trende bir generali kendisini rehin alan teröristlerden kurtarıyorlar. Şu anlık olaylar durmadan gezen ve zor durumdaki halka karşılıksız yardım eden ana karakterlere sahip amaçsız shonen macera mangalarındaki gibi gelişiyor. Bu sayede Fullmetal Alchemist evrenine güzel bir giriş yapıyoruz.
Manganın çevirisi çok fazla ‘ya’ ve ‘ha’ geçmesini saymazsak gayet başarılı. Fiyat olarak ortalama  bir mangadan biraz pahalı.
Bana göre kesinlikle okunması gereken ve imkanınız varsa ciltlerini satın alarak arşivlemeniz gereken bir manga.

21 Haziran 2016 Salı

Haftalık #1

Wi-fi’ye erişememem, çok yoğun olmam, durmadan bir oraya bir buraya seyahat etmem gibi nedenler böyle saçma bir uygulama ile sizlerin karşınıza çıkmama vesile oldu. ‘Haftalık ne ola ki?’ sorusunu soruyorsanız eğer: Günlüğün haftalık versiyonu. Bir hafta boyunca başımdan geçen olayları ana hatlarıyla sizlerle paylaşacağım. Bu sayede her gün yeni bir yayın vizyonunu daha kolay gerçekleştirebileceğim.
Karabük’teki son haftamda arkadaşlarımın da etkisiyle çok fazla para harcamaya başlamıştım. Bu yüzden kaçarcasına memleketime döndüm. Evden çıktığımız için bütün eşyalarımı iki valize sıkıştırdım. 2 Valiz toplamda benim ağırlığımın bir buçuk iki katı gelirdi herhalde. Bu yüzden zor geçen bir yolculukla Çorum’a vardım.
Çarşamba günü akşamı Çorum’daydım. O günüm uyuklamak ve uymakla geçti. Perşembe günü çamaşırlarımı makineye attım, bahçeden erik topladım ve giysi olmayan eşyalarımı yerleştirmekle uğraştım. O gün yaptığım en iyi şey erik toplamamdı. 13 Yıl önce boş bir alanda bulduğum çimlenmiş bir erik çiğidini alıp bana ayrılmış 2 metre karelik alana dikmiştim. Meyvesini yemek bu güne nadipmiş.
Cuma günü fark ettimki Yobit beni imza kampanyasından atmış. Böyle birşey olacağını sezmiştim aslında. Çünkü durmadan şans oyunları bölümünde kullanıcı adı yaz bonus kazan tarzı konulara yazmaya başlamıştım. Bunun üzerine bir süre Bitcoin Talk hesaplarımla sadece potansiyel activity kasmaya karar verdim. Ayrıca cuma günü babamla çarşıya gidip pazar gününe Adana’ya otobüs bileti aldık. Yani benim için yine yol görünüyor. Yine Cuma günü akşam çarşıda çocukluk arkadaşımla buluştum. İki çay içip Türkiye-İspanya maçını izledik.
İnşallah önümüzdeki haftalarda şunu çizdim, şunu yazdım, şunu okudum tarzı haftalıklar yazabilirim. Şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın...

20 Haziran 2016 Pazartesi

Sihirli Lamba 3. Bölümün Hikayesi

Sihirli Lamba'nın 3. bölümünü Wolftoon'dan okuyabilirsiniz.

Bu bölümde daha önce çizdiğim 2 bölümde gözüme çarpan hataları mümkün olduğunca düzeltmeye çalıştım. En düzgün çizdiğim bölüm buydu. Aynı zamanda en hızlı çizdiğim bölümde buydu. Bu yüzden bu bölüm hakkında konuşacak pek fazla bir şeyim yok. Bu kadar kısa bir yazı ile bitirmek istemediğimden Sihirli Lamba seri ile ilgili genel konular ve önümüzde el atmayı düşündüğüm projeler hakkında konuşmak istiyorum.

Sihirli Lamba kendimi geliştirmek amacıyla yaptığım bir çalışmaydı. Kendimi geliştirmekle kastettiğim şey; Son zamanlarda fazla bir şey çizmiyordum. Bir şekilde yeniden bir şeyler çizmeye başlamam lazımdı. Ve bunu fanart tarzı bir şeyle değil de okunacak bir şeyle yapmak istiyordum. Aceleyle başladım ve aceleyle bitirdim. Her zaman şunu yapacağım, şunu çizeceğim, şunu yazacağım tarzı düşünceler aklımdan geçmesine rağmen bir türlü bu düşünceleri uygulayamıyordum. Uygulamaya başlasam bile işin daha başında bırakıyordum. Bu yüzden başka kişilerin çizdiği şeyleri gördükçe "Elin oğlu benim gibi yapacağım demiyor yapıyor. O zaman bende fazla düşünmeden bir şeyler yapmaya başlamalıyım" düşüncesini benimsemeye başladım. Bu nedenle bir anda aklıma gelen bu fikri hemen uygulamaya karar verdim. Adını bile fazla düşünmedim. Sonuç olarak fazla düşünmeden giriştiğim bu işle Sihirli Lamba ortaya çıktı.

19 Haziran 2016 Pazar

Kendi Diktiğim Eriği 13 Sene Sonra Yeme Keyfi

Küçüklüğümde tarıma ilgi duyardım. Annemgile ısrar etmemle birşeyler dikme için bana küçük bir alan ayırdılar. Çorum'daki bazı apartmanlarda apartmanın bahçesininin bir bölümünü daire sayısınca bölmek gibi bir uygulama var. Her aile kendine ait olan yere bir şeyler ekip uğraşıyor. Annemle babam daha ben istemeden bize ait olan bahçeden 2 metrekarelik küçük bir alanı bana bıraktılar. Annemle babamdan hiç beklenmeyecek bir şekilde bana hiç karışmadılar. Kişilikleri gereği normalde şunu dik, bunu dikme tarzı şeylerle beni çileden çıkarırlardı. Allahtan bana karışmadılar da bu sayede şu an 5 kilodan fazla erik toplayabildim.

Tarıma ilgim sağda solda bulduğum çürümüş soğanları dikmemle başladı. Ardından apartmanın bahçesinde kimseye ait olmayan alanlarda biten marulları toprağıyla sökerek kendi bahçeme diktim. Atılan kurtlu fasulyeler, bulduğum nane çöpleri derken sebzelerle dolu bir bahçe yarattım. 

Tabii sadece sebzelerle yetinmeyi düşünmüyordum. Bahçede yere atılan meyve çekirdeklerinin çimlendiğini görünce hemen meyveleri de toprağıyla birlikte söküp bahçeme dikmeye başladım. Ama meyveler marullar kadar dayanıklı değildi. Belki de yüze yakın meyveyi bu şekilde bahçeme dikmişimdir. Ama sadece 5 veya 6 tanesi kurumadı. Babam 1 tane elma 1 tane de erik ağacı hariç diğerlerini söküp bahçenin diğer farklı taraflarına dikti. Çünkü 2 metrekarelik alanda iyi büyüyemiyorlardı. Ama bu ağaçların hepsi kurudu.

Hala bahçemde olan 2 ağaçtan elma ağacının meyvelerini geçtiğimiz yıl yeme fırsatım oldu. Ama bu yıl ağaçta hiç meyve görmedim. Soğuk vurmuştur herhalde. Erik ağacının eriklerini geçen sene mahallenin çocukları talan ettiği için yeme fırsatı bulamamıştım. Ama bu sene 5 kilodan fazla erik topladım bir ağaçtan. Çorum'da yaşayıp ağaçla ilgilenebilsem çok daha fazla verim alırdım herhalde.

18 Haziran 2016 Cumartesi

Visual Kei Grupları Top 5'im

Visual Kei, kısaca 1980'lerde ortaya çıkmış görsel stil anlamına gelen Japon Rock ve Metal akımıdır. Kostüm ve makyajları oldukça sıra dışıdır. Genellikle de kadınsıdır. Bu akımın biraz içine girdiğinizde göreceksiniz ki neredeyse bütün visual kei grupları erkeklerden oluşur. Ama arada sırada kızlardan oluşan visual kei grupları da vardır. Mesela Exist†Trace tamamen kızlardan oluşmaktadır. Kliplerini izleyenler "Bu travesti kılıklı adamları dinleyenin taa ..... " diye saydırmaya başlayabilir haklı olarak. Ama görünüşlerinin yanında müzik tarzları da sıra dışıdır. Benim de bu tür grupları dinlememdeki ana etken bu. Yine de illa da visual kei diye yanıp tutuşmuyorum. Çoğu visual kei grubunun üyelerinin dış görünüşlerinden de tiksiniyorum.

5. The Gazette
Dünyada en çok tanınan visual kei grubu şüphesiz The Gazette'dir. Bazı şarkılarından çok nefret etsem de bazı şarkılarını da çok seviyorum. Çok fazla popüler olmaları da bir başka kötü yönleri (benim için). Ortalıkta .... oppa diye dolaşan Kore fanlarından gına geldi zaten bir de bu The Gazette fanlarını görünce deli oluyorum. En çok sevdiğim şarkıları; Filth in the Beauty, Pledge, Cassis, Remember the Urge, Red...

4. Sel'm (Selim)
Metal tarzı müzikler yapan bir grup. En çok sevdiğim şarkıları: Brave, Shine, Dears

3Mucc
Vokalistin sesi çok hoşuma gidiyor. En çok sevdiğim şarkıları: Nirvana, Saishuu Ressha, Mr. Liar, Ryuusei, Ware Arubeki Basho, Dejavu...

2. Deathgaze
Deathgaze adında da anlaşılacağı üzere sert bir müzik anlayışları var. Genel olarak şarkılarının hepisini seviyorum. En kötü şarkıları bile dinlemeye değecek kalitede bana göre. Bu grubun en çok sevdiğim şarkıları: The Underworld, Dead Blaze, Ring the Death Knell, Useless Sun, Sorrow, Abyss, Allure, Dearest, Amends

1. Deluhi
2011 Yılında dağılmış olan bir grup. İlk başlarda bu grubu sevmemin sebebi gitaristleri Leda idi. Ama sonradan anladım ki grubun en önemli üyesi Leda ve diğer üyeler Leda'yı mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Ama ne yazık ki grup 2011'de dağıldı. Leda şimdi Babymetal isimli bir pop grubunun arkasında maske takarak gitar çalıyor. Nereden nereye. Babymetal'in arkasında çalan diğer kişiler de Leda gibi ünlü ve dağılmış grupların elemanları. Bir daha Deluhi gibi bir Japon grubu ne zaman görürüz Allah bilir.
Bu grubun en sevdiğim şarkılarını yazmayacağım çünkü şarkılarının neredeyse hepsi çok güzel.

17 Haziran 2016 Cuma

Jeju Adası


Genel Özellikleri
Jeju, Güney Kore'nin güneyinde yer alan bir adadır. Aynı zamanda Güney Kore'nin 16 idari bölgesinden (ilinden) nüfusu en küçük olanıdır. Jeju, Güney Kore'nin diğer illerinin aksine özerk statüsündedir. Yani Jeju ili kendi kendini yönetmektedir. Jeju ili kendi içinde 2 şehre (ilçeye) ayrılır. Bunlar ille aynı isime sahip yani bir nevi merkez ilçe ola Jeju ve Seogwipo'dur. Jeju ilinin toplam nüfusu 604.771'dir. Bu 604.771 kişinin 435.413'i Jeju ilçesinde, 155,691 kişi ise Seogwipo'da yaşar. Geriye kalan kişiler ise köylerde, daha küçük kasabalarda ve Jeju'ya bağlı diğer adalarda yaşamaktadır. Jeju adası ulusal parlamentoda 2 sandalye ile temsil edilir.

Ekonomi
Adanın en büyük geçim kaynağı turizmdir. Jeju adasının 2007'de Dünya Doğa Mirası listesine alınması ve dünyanın yeni 7 harikası arasında gösterilmesi sayesinde yerli ve yabancı bir çok turist bu adayı ziyaret eder. Turizm dışında turunçgil tarımı ve balıkçılık gibi tarım faaliyetleri Jeju'nun ekonomisinde önemli yer tutar. Ayrıca Daum Communications'un merkezi Jeju adasında bulunmaktadır.

Jeju
Jeju ilçesi ilin merkezi olduğu için en gelişmiş yerleşim birimidir. Jeju adasını ziyaret eden bütün turistlerin yolu bu şehirden geçmektedir. Kısaca Jeju'nun bütün ulaşım ağı merkez ilçeye bağlıdır. Ve adadaki otellerin çoğu bu şehirdedir. Turizm dışında portakal ve mandalina gibi turunçgilleriyle meşurdur.

Seogwipo
Şehir Jeju adasının güneyinde bulunmaktadır. Bu şehirde turizm ile geçimini sağlamaktadır.


16 Haziran 2016 Perşembe

Mara Adası (Marado) [Güney Kore] 2

Kıyı Şeridi
Marado son derece kayalıklı bir sahile sahiptir. Adada deniz mağaraları bile bulunmuştur. Adanın bir uçtan bir uca sahil uzunluğu 4.2 kilometredir. Ada sahili görebileceğiniz bir yürüyüş yolu ile çevrilidir. Adanın etrafını yürüyerek bir saatte dolaşmak mümkündür.
Gelgitlerin meydana getirdiği erozyon nedeniyle doğu kıyısı ada sakinlerinin Gue Jeong dediği son derece sıradışı uçurumlardan oluşmaktadır. Bu uçurumların uzunluğu 39 metreye kadar uzanır. Ve Kore kaktüsler ve ditch deeds (Türkçeye çeviremedim) gibi bitkiler buralarda bulunur.
Mara adasında 4 tane rıhtım bulunur. Bunlar; Sal-rae duck, Jariduck, Jangsiduck ve Sinjak-no isimli rıhtımlardır. Balık yılın her zamanı bol ve çeşitlidir. Özellikle de Jariduck iskelesi tarafında.

Günümüzde
Şu an Marado'da bir ilk okul, polis karakolu, kilise, tapınak ve deniz feneri bulunmaktadır. Adada kırk hane vardır ve günde ortalama 700 turist bu adayı ziyaret eder. Turistler için 50 turistik tesis yapılmıştır.
Adadaki deniz feneri
Çevre
Marado'nun bazalt kayalıklardan oluşan kıyı şeridi bir çok kabuklu deniz canlısının evidir. Adanın orta kesiminde küçük bir orman bulunmaktadır. Ama bu orman sonradan dikilme ağaçlardan oluşmaktadır ve bir çit ile korunmaktadır.

Turistik Yerler
Güneş Enerjisi Santrali
Marado'nun doğu sahilinde bir güneş enerji santrali vardır. Bu santral 30 kW kapasitesindedir ve 27 henenin elektrik ihtiyacını karşılar.

Çikolata Müzesi
Bu küçük müze Marado'da kesinlikle görülmesi gereken belli başlı yerlerden biridir. Bina rönesans tarzıyla inşa edilmiştir.

Cheonyeodang Tapınağı
Cheonyeodang Marado'da kesinlikle görülmesi gereken küçük bir tapınak. Bu tapınakta insanlar dalgıçların selameti için dua ederler.

Janggun Kayası
Janggun Kayası Generalin kayası anlamına gelmektedir. Geleneksel olarak bu kaya ada sakinleri için önemlidir. Kıyı sakinleri yaygın olarak Janggun kayasının, doğa ve doğa bilinci için kutsal olduğuna inanır.

Yazı dizisinin 3. ve son bölümü Mara adası yorumum eşliğinde foto tur yakında yayında

15 Haziran 2016 Çarşamba

Sihirli Lamba 2. Bölümün Hikayesi

Sihirli Lamba'nın 2. Bölümünü Wolftoon'dan okuyabilirsiniz.

1. Bölümde yaptığım karakterlerin duruş açısındaki hatayı bu bölümde düzelttim. Ama bu kezde yine göze batacak bir hata yaptım. Çocuğu bir önceki ve bir sonraki bölümdekinden çok büyük çizdim. Ayrıca yüzünü de ne kadar benzetmeye çalışsam da bir önceki bölümdekine benzetemedim. Çocuğun elini de doğru düzgün çizemedim. Bütün bu aksilikler bana bir kez daha gösterdi ki benim oturup doğru düzgün insan anatomisine çalışmam lazım. Ama yeni denediğim her şey böyle fiyasko ile sonuçlanmadı. Cin'in yönünü çok iyi bir şekilde değiştirebildim.

Şu an çok sıkışık bir durumdayım. Evimden barkımdan oldu. Yine de aklımın bir köşesinde yeni giriştiğim Wolftoon projesi var. İleri de çizim yapamama veya daha az çizim yapma ihtimalime karşı bir light novel projesinin temellerini atmaktayım.

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. 3. Bölümde görüşmek üzere...

14 Haziran 2016 Salı

Anonymous Ads (A-ads) Reklam Platformu

A-ads veya uzun ismiyle Anonymous Ads kısaca anonim reklam platformu. Bu tarz bir reklam platformuna ilk defa rastladım. Sitene / bloguna kayıt olmadan bile reklam alabiliyorsunuz. Kayıt bile olmadan reklam yayıncısı olma fırsatı sunan bu platformda dolayısıyla sitenizin kabul edilmemesi gibi bir ihtimaliniz yok. Ama bu reklam platformunun çok kötü bir özelliği var. Bu özellik ödemeleri sadece bitcoin ile yapıyor olması. Minimum ödeme limiti de 10 bin satoshi gibi çok düşük bir rakam. Her 10 bin satoshi'de kazandığınız para bitcoin adresinize otomatik olarak yatıyor. Bir diğer kötü yanı ise gösterim başına ve tıklama başına çok az para vermesi. Üstelik gösterimlerin çoğu sayılmıyor. Bu yüzden ne kadar kazanabileceğinizi söylemek çok zor. Ama pek fazla bir şey kazanamayacağınız kesin.

Gariplik sadece Bitcoin'le ödeme yapmasında ve anonim olarak reklam yayınlanmasına izin vermekle sınırlı değil. Referans programı da bir garip. Genellikle referans linkinizle üye yaptığınız yayıncıların kazancının %5 veya %10'u size gelir bu tarz sitelerde. Ama A-ads'da böyle bir referans sistemi yok. A-ads'daki referans sistemi sadece reklam verenlerin harcadığı paradan kar dağıtmak şeklinde.

A-ads'ı 5 aydan uzun süredir kullanıyorum. İlk başlarda çok az kazandırdığı için hiç hoşuma gitmiyordu. Ama şu an Paypal'ın da Türkiye'den çekilmesiyle alternatif ödeme yöntemlerinin önemi arttı. Son zamanlarda Türk lirası ve dolar karşında değerlenen Bitcoin'e olan ilgi de artıyor. Ama yine de Bitcoin'i Türk lirasına dönüştürmek ve hesabına çekmek çok sıkıntılı bir süreç. Bunu bir kenara bırakırsak A-ads Paypal'a ödeme yapmıyor ve diğer CPM ve CPC reklam ağları gibi minimum ödeme limitleri yüksek değil. Zaten bu yüksek ödeme limiti olan reklam platformlarında bir de vergi kesintileri oluyor. A-ads'da ise şu anın kuru ile hesabınızda 17.küsür kuruş olduğunda paranız direk olarak bitcoin cüzdanınıza yatıyor. A-ads'ın kıymetini bu gün bu blog için Adsense'ye alternatif bir reklam platformu ararken anladım. Eğer sitenize gelen trafik düşükse minimum ödeme limiti 100 lira olan reklam platformlarına, bu parayı kaç ayda ve ne kadar kesinti ile yatıracağını bilmeden güvenmektense A-ads ile azar azar bir şeyler biriktirebilirsiniz. En önemlisi de bu tarz reklam platformlarında minimum ödeme limitine ulaşabileceğiniz bile meçhul.

Eğer sizinde az trafik alan bloglarınız varsa A-ads'ı kullanabilirsiniz. Hiç yoktan iyidir mantığıyla bütün ilgilenmediğiniz bloglarınıza A-ads'dan reklam ekleyebilirsiniz. Ama işi abartmayın. Bir siteye bir tane A-ads reklamı yeter de artar bile. Fazlasına gerek yok çünkü her IP bir kere sayılıyor. Hatta bazen sayılmadığı da oluyor. Daha fazla reklam eklemek sizin kazandığınız parayı artırmıyor. O yüzden sitenizin görselliğini düşünerek sadece bir tane reklam eklemenizi tavsiye ederim.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Türkiye'nin Tek Anime Kanalı Animez


Memlekete gittiğim zamanlar hariç televizyon izlemiyorum. Zaten kendi evimde de televizyon yok. Hatta şu anda evim de yok. Televizyon izleme fırsatı bulduğum zamanlar izlediğim toplamda 3 kanal var sadece. Bunlar: C TV, NHK World ve Animez. Diğer kanalların hiç birinde ilgi çekici bir şey yok. Bu yazıda bu kanallardan biri olan Animez hakkındaki düşündüklerimi sizlerle paylaşacağım.

Animez'i kısaca tanıtmak gerekirse: Türkiye'nin ilk ve tek anime kanalı. Çocuk kanalı Kidz günün bir buçuk saati Animez olarak yayın yapıyor. Bir buçuk saat çok kısa bir süre. İnşallah ileride bu süreyi uzatırlar.

Önceden 21.30 da yayına başlayan Animez şu an 23.00'da yayına başlıyor ve 3 farklı animeden birer bölüm yayınladıktan sonra tekrar Kidz'e geçiyor. Yayın saatinin ileri alınmasına çok sevindim açıkçası. Ailemden ötürü 21.30 - 23.00 saatleri arası televizyon izleyemiyordum. Çünkü hepinizin bildiği gibi o saatler dizi saatleri ve her yaşlı Türk vatandaşı o saatlerde dizi seyreder.

Şu anda yayınlanan animeler sırasıyla: Sailor Moon, Naruto ve Bleach. Yayın akışına Animez'in sitesinden ulaşabilirsiniz. Açıkçası bu animeleri izlerken eski günleri hatırlamak iyi oluyor. Zaten başka bir işe de yaramıyor. Bu animeleri ilk defa izleyen birinin her gün aynı saatte Animez'i seyretmesi gerekir ki bu da çok zor. Benim gibi çoğu kişinin animeyle ilk tanışmasının MTV'deki anime gecesi olduğunu düşünürsek Animez gibi bir anime kanalının animenin ülkemizde yayılmasında ne denli önemli olduğu anlaşılır herhalde.

12 Haziran 2016 Pazar

Mara Adası (Marado) [Güney Kore] 1

İsimler: Mara Adası, Marado, 마라도, 馬羅島
Mara adası Jeju sahilinin 8 kilometre güneyinde Güney Kore'ye bağlı bir adadır. Güney Kore'nin en güneydeki toprak parçasıdır. Mara adasının yüz ölçümü 0.3 km²'dir. Adanın nüfusu yaklaşık olarak 90 kişidir. Uzun süredir Marado'da yaşayan kadınların güçlü, erkeklerin uysal (kılıbık) olduğu hakkında söylentiler vardır. Adadaki sıradışı kayalar sayesinde turistik bir yer haline gelmiştir. 2 Tane feribot ve çok sayıda gezi teknesi ile Mara adasının Jeju adası ile bağlantısı sağlanır.
Rıhtımlardan bir tanesi
Marado, Gapa adasıyla birlikte Jeju'nun Jeju haricindeki tek şehri (ilçesi) olan Seogwipo'nin Daejeong bucağına bağlıdır. Marado'nun en güney ucu aynı zamanda Güney Kore'nin de en güneyidir.
Kore'nin en güneydeki noktası
Subtropical iklimin yaşandığı ada aynı zamanda bir milli tabiat parkıdır. 18 Temmuz 2000'de milli park numarası 423 olarak belirlenmiştir.

Adanın Tarihi
Marado aslında ıssız bir adaydı. Yasak ada anlamına gelen Keumdo (금도,禁島) olarak biliniyordu. Choson Ilbo gazetesinde Lee Kyu-tae tarafından 1967'de yayınlanan bir yazıya göre adaya ilk olarak 1880 yılında Kim Seong-oh (김성오,金成五) isimli bir kadın ve onun abisi yerleşmişler. Topraksız fakir bir köylü olan Kim Seong-oh'un babası ölüm döşeğindeyken kendisine bu adadan bahsetmiş. Böylece bu kadında bu adaya yerleşmeye karar vermiş. Kim yanına iki erkek kardeşini, tarım aletleri ve biraz tohum almış ve bu adaya doğru yola çıkmışlar. Ama Mara adasına vardıklarında sandallarını bağlayacak bir yer bulamamışlar. Bu yüzden adanın etrafında üç tur atmak zorunda kalmışlar. 10 Yıl sonra Ryukyu Krallığından Torishima'lı iki balıkçı Marado adasında karaya vurmuş. Ve böylece bu iki balıkçıda Kim ve kardeşlerine katılmış.
Havadan Marado Adası
Ancak Jeju ilinin arşivlerindeki belgeler adaya ilk yerleşimle ilgili farklı bir hikaye anlatıyor. Bu hikayeye göre adanın ilk sakinleri Marado'ya 1883'de yerleşmişler. Bay Kim adında Jeju'nun küçük bir köyü olan Daejeong'da yaşayan biri bütün servetini kaybetti (Bu ve bunda sonraki cümleden fazla bir şey anlamadım). Yakınları da ona birlikte Marado'ya yerleşmeyi teklif etti. O zamanlar Jeju'da papaz olan Sim Hyun Taek izin vermesiyle Mara adasına ilk yerleşim yaşandı. Bağımsızlıktan sonra Gapa-ri ve Daejeong-eup'la birlikte Jeju'ya bağlandı. Böylece bağımsız kasaba Marari adı ile anılmaya başlandı.

Yazının ikinci bölümü çok yakında sizlerle

11 Haziran 2016 Cumartesi

Belediyelerin Yasa Dışı Otopark Ücreti Uygulaması

Neredeyse her şehirde belediyeler şehrin en işlek bir kaç caddesinde yol kenarına park eden arabalardan otopark ücreti alır. Benim ve çok yakın çevremin arabası olmadığından bu olay hakkında fazla düşünmemiştim açıkçası. Ama bir arkadaşım bana bu uygulamanın yasa dışı olduğunu ve bu otopark ücretini vermek zorunda olmadığımızı söylemişti. Neyse bu gün gördüğüm bir haber sayesinde bu olayı uzun uzadıya inceleme fırsatım oldu.
Çorum'da CHP merkez ilçe başkanı bir kaç kere bu sözde otoparkçılarla "ücret ödemeyeceğim" diye tartışmış. Ve bu mücadelesini dahada büyüterek yerel basına duyurmuş. Sonrasında ise bu otoparkçılar CHP'li başkana saldırmış ve darp etmiş. Olay sonrası saldırganlar anında serbest kalmış. Ve belediye aceleyle bu otopark uygulamasını durdurmuş. Arabam olmadığı için kaldırılmasının hiç bir işime yaramayacak olmasına rağmen ve CHP'li olmama rağmen, CHP Çorum Merkez ilçe başkanına sadece bir şehirde bile olsa ülkemizdeki bir saçmalığın kaldırılmasına vesile olduğu için teşekkür ediyorum.

Olaylar böyle güzel gelişirken birileri yine boş durmuyor. Otoparkçılar belediyenin önünde basın toplantısı yapmış. Bu haberi ve nasıl kamuoyuna servis edildiğini okuyunca gözlerime inanamadım. Sanki belediyenin otopark uygulaması ve parayı toplayanlar haklıyken mağdur edilmiş gibi servis edilmiş. Çorum, bu uygulamanın Türkiye'de yıkılmasında ilk basamak olabilir diye düşünürken yıllardır bu kişilere paralarını kaptıran cahillerin "biz veriyoruz o da versin parasını" gibi yorumlarda bulunduğunu gördüm. (Burada caddeye park ettiği için para veren herkese cahil demiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Her kes hukukçu değil ki neyin yasal neyin yasa dışı olduğunu bilsin. Ama olay gündeme gelip neyin ne olduğu bilindikten ve seninde o haberi okumuş olmana rağmen o haberin altına böyle bir şey yazıyorsan hem cahil hem de salaksın. Lütfen alınmayın gerçek bu.) Açıkçası sözde otoparkçılardan daha çok bu zihniyette bir sürü kişinin olması beni üzdü. Ve bu zihniyet daha doğrusu zihniyetsizlik halkımızın üzerinden kalkmadıkça bu ülke yaşanmayacak bir yer olarak kalmaya mahkum. Ayrıca olay ulusal medyaya daha vahim bir şekilde aktarılmış. CHP merkez ilçe başkanının otoparka gidip oto parkçılarla kavga ettiği anlamına gelen cümlelerle anlatılmaya çalışılmış olay. Halbuki burada otoparktan kasıt cadde, sokak. Unutmadan sözde otoparkçıların bir de CHP'li ilçe başkanına mübarek günde sarhoştu demesi yok mu. "Tek kitaplı insandan korkarım" diye boşuna söylememiş düşünürün biri. AKP ve ondan faydalananların en büyük silahı din. Köşeye sıkıştıkları her zaman dini bir silah olarak kullanıyorlar. Burada da mübarek günde sarhoştu kavga çıkardı demeleri de bu yüzden. Adam toplantısından çıktıktan sonra yaşanmış olay. Ya toplantı yerine alem yaptı CHP'liler ya da ilçe bakanı toplantıya katılmadı. İkisi de kolaylıkla polis tarafından kontrol edilebilirdi ve olay kapanmaz devam ederdi. Siz niye CHP ilçe başkanının içkili olduğunu polise söylemediniz de salındıktan sonra Muzaffer sizi kapı dışarı ettiğinde böyle saçma bir şey ortaya atıyorsunuz. Nedeni bu kişilerin geçmişlerinin hiç sağlam olmaması ve o zaman haksız olduklarından sadece salınmayı düşündükleri. Nasıl olsa bu adam CHP'li bunu takan olmaz. Biz işimize devam ederiz diye düşünmüşlerdir. AKP'lilerin de hoşuna gidiyor tabi ateş olmayan yerden duman çıkmaz deyip bak adam ramazan ayında içki içip sağa sola sataşmış diye yayacaklar.

Gelelim enine boyuna belediyelerin otopark uygulamasına. Caddeye park eden bir arabadan ücret almak ne fayda sağlar. En önemli faydası o para hiç bi iş yapmamalarına rağmen bir sürü kişinin cebine girer. Türkiye'nin ana sorunlarından biri üretimin azlığıdır. Yani o sözde otoparkçılar sokakta gezip para toplayacağına gidip bir fabrikada veya dükkanda çalışsa emek verdikleri bir şey için para alacaklar ve halk da onların emeklerinin karşılığında ortaya çıkan hizmet veya maldan yararlanacak. Ama önceki durumda sözde otoparkçılık yapmanın halka tek bir faydası var o da işlek yerlerdeki caddelerin yakınlarındaki iş yerlerinde çalışanların veya iş yeri sahiplerinin arabalarıyla dolup taşmıyor caddeler. Bunun suçlusu ise esnaf ve çalışanlar değil ki. Beleş ve iş yerine yakın yere tabi park eder adam. Bunu önlemek için park yasağı getirilip otopark girişimlerine destek verilmeli. Ayrıca belediye geniş otoparklar yapıp oradan para toplasa yani bildiğiniz ticaret yapsa kimse bir şey demeyecek. Bizim vergilerimizden pay al, bir de kamu malından resmen kira al ne ala memleket.

Elimden geldiğince burada siyasete girmemeye çalışıyorum. Ama bütün ülke için önemli olabilecek bu olayı kendi yorumlarımı da katarak sizlerle paylaşmak istedim. Eğer hoşunuza gitmediyse affola. Halkın hakkını savunanlara halkın sırtını dönmediği ve kendilerini sömürenleri desteklemediği bir ülkede yaşamak dileğiyle.

My Drama List

mydramalist.com alan adını kullanan My Drama List Uzak Doğu film ve dizileri izleyenlerin işine yarayabilecek bir site. Kısaca My Anime List'in Dramalar için olan versiyonu.

My Drama List içinde bulundurduğu bir sürü drama ve film ile bir dizin ve drama ve filmlerle ilgili bilgi deposu görevi görmekte. Ayrıca bu dizi ve filmlerden izlediklerinizi listelemenize olanak sunmakta. Tabii listelemek için üye olmanız gerekmekte. Bu sayede fazla Asya dizisi ve filmi seyretmeyenler bir dizide nerede kaldığını unutmamış oluyor. Ayrıca My Drama List'te drama ve filmlerle ilgili haberler, fragmanlar ve oyuncularla ilgili bilgiler de bulunmakta. Bunların dışında üyelerin kendi arasında iletişim kurması için bir de forumu var.

Uzak Doğu çok geniş bir coğrafya ve bir çok ülkeyi içinde bulunduruyor. Ayrıca sınırları tartışmalı bir bölge. Mesela bazıları Hindistan'ı da Uzak Doğu'da sayarken bazıları saymıyor. Bu yüzden My Drama List'te hangi ülkelere ait film ve dizilerin bulunduğunu bilmekte fayda var. My Drama List'te sadece; Güney Kore, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti, Tayvan, Hong Kong ve Tayland dizi ve filmleri bulunmakte.

Bu siteyi tanıtmış iken kendi My Drama List linkimi vermeden olmazdı: http://mydramalist.com/dramalist/Roronoa_Zoro Siz de kendi drama listenizi açıp yukarıdan urlsini kopyalayarak arkadaşlarınıza gönderebilir veya benim gibi blogunuzda vb. yerlerde paylaşabilirsiniz.

10 Haziran 2016 Cuma

Sihirli Lamba 1. Bölüm Hikayesi

Wolftoon'da her hafta yayınladığım, karikatür, webtoon vb. şeyleri nasıl yaptığım, yaparken ne zorluklarla karşılaştığımı vs. yazmaya karar verdim. Bu tarz yazıların başlığı da bu yazı da olduğu gibi .......'in hikayesi şeklinde olacak.

Sihirli Lamba'nın 1. bölümünü Wolftoon'dan okuyabilirsiniz. Bu karikatürü veya webtoonu artık ne derseniz bu halde çizmeyi düşünene kadar kafamdaki düşünce bir çok kere değişti. İlk başta Tamen de Gushi ve 19 Tian gibi her bölümü 5-10 panellik bir şey çizmeyi düşündüm. Düşündüm taşındım ama aklıma doğru düzgün bir şey gelmedi. Ta ki bir kaç tane karikatüre bakana kadar. Aklıma benzer bir formatı karikatürle oluşturmak geldi. Ülkemizde çizgi roman ile karikatür arası şeyler genellikle Fransız-Belçika çizgi romanları gibi koca bir sayfaya bir sürü panel sığdırılarak yapılıyor. Ama ben bunu Kore webtoonları gibi uzun tek şerit halinde çizersem nasıl olur diye düşündüm. Senaryoyu yazdım. Senaryo aşamasında iken 2 şey bölümden oluşuyordu ve her bölümde 2 panel vardı. Aslında uzak doğu çizim tarzıyla (anime-manga) çizmeyi düşünmemiştim. Normal/klasik Türk karikatür tarzında çizmeyi düşünüyordum. Referans oluşturabilecek bir sürü karikatürü açtım ve kafamda nasıl bir şey çizeceğim canlandı. Ama taslağı çizmeye başladıktan 2 dakika sonra kalemi bırakıp çizdiklerimi sildim. Referans aldığım şeylerden daha iyi çizmeme rağmen çizdiğim şeyler hiç hoşuma gitmedi. O zaman fark ettim ki karikatür tarzıyla isteyen her kes bir şeyler çizebilir ve zaten çiziyorlar. Benim buna bir şeyler katmam lazımdı. İşte o zaman çok klasik ve önceden başkaları tarafından da çokça denenmiş bir şey aklıma geldi. Karikatür ile Uzak Doğu çizimini birleştirmek. Daha doğrusu karikatür formatında uzak doğu çizim tarzıyla çizilmiş bir şey ortaya çıkarmak. Hemen bu şekilde çizmeye başladım.

Büyük bir yanlış yaptığımı ilk bölüm bitince farkına vardım. İlk bölümün taslağı bittiği gibi hemen asıl çizime geçmiştim. Ama çizimi tamamen bitirdiğimde fark ettim ki karakterler klasik karikatürlerin bir çoğunda olduğu gibi direk okuyucuya bakıyor. Halbuki bu gibi bir durumda karakterler 3/4'lük birbirlerine dönmüş olarak görünmesi daha mantıklı olurdu. Sonraki bölümlerde bu hatayı düzelttim ama bu ilk bölüm böyle kaldı.

9 Haziran 2016 Perşembe

Paypal'a Alternatif

Eğer Paypal kullanıyorsanız şu üzücü haberi almışsınızdır; Paypal artık Türkiye'de faaliyet göstermeyecek. Yani Paypal hesabınızla para gönderemeyecek, alamayacaksınız, alışveriş yapamayacaksınız vb. Bu olay bir çok kişi gibi beni de Paypal'a alternatif bir internet bankacılığı platformu arayışına itti. Ama Paypal'a alternatif olabilecek bir şey bulamadım. Çünkü hiç biri Paypal kadar çok kullanılmıyor. İkinci neden ise neredeyse bu tarz internet bankacılığı platformlarının hepsi çok karışık ve çok fazla kesinti yapıyor.

Paypal'ın Türkiye'den çekilmesi ve yerine kullanabileceğim bir şey bulamamam benim moralimi bir hayli bozdu. PopAds.Net, Adf.ly, Link.tl gibi şeylerden ödememi Paypal yardımıyla alıyordum. Link.tl Türk şirketi olduğundan başka ödeme yöntemleri getirdi. Ve bu ödeme yöntemleri içerisinde direk banka hesabına ödeme seçeneği de var. Bu yüzden ödeme alt limitinin 25 TL'ye çıkması haricinde benim adıma iyi bile oldu. PopAds.Net ve Adf.ly'nin ikisi de Payoneer isimli bir şeye ödeme yapıyor. Bir taşla iki kuş vurmak için bu Payoneer'e üye oldum bende. İki çeşit üyelik vardı biri debit card alarak kayıt olmak. İkincisi banka hesabı ile. Ben banka hesabı ile kayıt oldum. Üye olması öyle kolay bir şey değildi. O kadar uğraştıktan sonra üyeliği tamamlarken birde ne göreyim her transfer için 3$ + %1 kesinti var. Ben banka hesabı ile üye oldum acaba her aldığım para direk banka hesabına gidip 3$ + %1 kesinti mi olacak yoksa hesabımda biriktirip de çekebiliyor muyum? Veya parayı alırken kesinti ve çekerken ayrı bir kesinti mi oluyor? Hiç fikrim yok. Çünkü çok karışık bir sistemleri var. İçimden bu Payoneer benim kazandığım üç beş kuruş paranın yarısına çökecekmiş gibi geliyor. Artık PopAds.Net'de 5$'ım olduğunda veya Adf.ly'de 10$'ım biriktiğinde ne gibi bir kesinti olacak ve banka hesabıma parayı nasıl aktaracağım göreceğim.

8 Haziran 2016 Çarşamba

Wolftoon


Yeni Projem isimli yazımda yeni bir projemin olduğundan bahsetmiştim. Erken kalkan yol alır mantığıyla planladığım gibi Haziran ayı gelmeden hemen önce isme karar verip bir blog açtım. Ve o yazıyı yazdığımdan bu yana iyi gelişmeler oldu. Mesela ev arkadaşımın teki yazıcı aldı. Tabii tarayıcısı da var. Bundan dolayı moralim tavan yaptı ve en son üzerinde çalıştığım projeyi tamamladım. Sadece son bölümü (paneli) taratıp yazılarını Photoshop'ta yazması kaldı. Ayrıca üzerinde çalıştığım bir one shot olan "Sana Bir Şey Sorabilir Miyim?" isimli webtoonu da renklendirmeye başladım. Arada sırada tarattığım panellerde mürekkebin siyah değil de açık gri çıkması gibi olumsuzluklar olsa da böyle küçük sorunlardan yılmadan yoluma devam ediyorum.

Fazla uzatmadan bu blogun adresini veriyorum: http://wolftoon.blogspot.com.tr/

Şu an yayınlanmış olarak sadece Sihirli Lamba'nın ilk bölümü ve 2 tane duyuru var. Bu sayı her hafta düzenli bir şekilde artacak. Bu blogu açarken iki vizyon belirledim. Bunlar; Süreklilik ve üretkenlik. Sürekli olarak bir şeyler ürettikçe kendimi geliştireceğime inanıyorum.

Her hafta pazar günü Wolftoon'a girerek Sihirli Lamba'nın yeni bölümünü okumayı unutmayın.

3 Haziran 2016 Cuma

Japonca Öğrenmek

O kadar anime izleyip manga okuyup da bu sayede öğrendiğim Japonca kelimelerle yetinmek olmaz diye düşündüm ve tam anlamıyla Japonca öğrenmeye başladım. Her şeyiyle öğrenmeyi planlıyorum; Dil bilgisi, alfabeleri, kelime bilgisi v.b. Son zamanlarda bir çok değişik şeyle meşgulüm. Bu yüzden ne kadar zaman ayırabilirim bu işe emin değilim. Yine de şu an çalışmalarım çok iyi gidiyor. Hiragana alfabesini öğrenmeye başladım. Japonca kelime dağarcığımı her gün azar azar genişletiyorum. Ve dil bilgisine de giriş yaptım. Şu an dersleri takip ettiğim site de dersler dil bilgisi ağırlıklı bu yüzden ilk bir kaç dersi çalışıp öğrendikten sonra hemen dil bilgisi çalışmayı bırakıp kelime dağarcığımı genişletme ve Hiragana'yı öğrenmeye yöneldim. Çünkü kelime dağarcığı olmadan ve hızlı bir şekilde sadece dil bilgisi üzerinden çalışılan bir dil öğrenilmemeye mahkumdur. İngilizce'yi de bu yüzden öğrenemiyoruz biz.

Japonca öğrenmek istiyorsanız kesinlikle Japon kültürüyle ve Japonların kültürel eserleriyle işli dışlı olmalısınız. Anime, Japon filmleri, Japon dizileri ve diğer Japon yapımı şeyler izlemeli, manga, Japon Light Novel'ları gibi şeyleri okumalısınız ve müzik dinlerken seçiminiz genellikle Japonca müziklerden yana olmalı. Bunları yaparken aynı zamanda Japonya ve Japonlar hakkında araştırmalar yapıp bulduğunuz yazıları okuyup, videoları izleyerek öğrenmek istediğiniz dili konuşanların yaşadığı ülke ve bu dili konuşan insanlar hakkında bilgi edinmelisiniz.

Japonca ile Çincenin karşılaştırılması
Japonca alfabeleri haricinde Türkler için kolay bir dil. Dışarıdan bakanlar Japonca'yı Çince ile bir tutarlar. Çünkü iki dilde karmaşık bir yazı sistemi kullanır. Bir ara Çince öğrenmeye çalışmıştım. Bu yüzden size kendimden emin bir şekilde söyleye bilirim ki Çince'nin yanında Japonca çocuk oyuncağı. Japonca telaffuz olarak Türkçe ile neredeyse aynıdır. Sadece bir iki harf değişik okunur veya bazı durumlarda okunmaz. Ama Çincede 5 ayrı tonlama vardır ve bazı harfler Türkçe'den değişik okunur. Bu yüzden telaffuzu öğrenmek bile başlı başına büyük bir sorundur. Bunu Çince bir şey dinleyerek kendiniz deneyimleyebilirsiniz. Japonlar yazarken 3 alfabe kullanırlar. Bunlardan 2'si hecesel alfabedir ve öğrenmesi çok zor değildir. Öğrenmesi zor olan Japonca'da Kanji denilen Çin kökenli alfabedir. Çinliler ise sadece bu zor olan alfabeyi kullanır. Sadece hecesel alfabeler (Hiragana ve Katakana) ve bir kaç yüz Kanji ile Japonca yazılmış bir çok yazı okunabilirken Japonca'da bu düzeye gelecek kadar zamanı Çinceye harcasanız hala daha Çince yazılara Fransız kalırsınız. Ayrıca en önemli nokta Japonca'nın bir Altay dili olmasıdır. Bu yüzden dil bilgisi de Türkçe'ye benzerdir. Gerçi Çince'ye de dil bilgisi olarak kolay diyorlar. Bu yüzden hala Japonca ile Çinceyi aynı kefeye koyuyorsanız bu düşünceyi kafanızdan atın.

Ayrıca Çin kültürü size ve Türkiye'deki bir çok kişiye çekici gelebilir ama işin içine azda olsa girdiğinizde internet üzerinden Çince öğrenmenin de Çin kültürüyle ilgili şeylere ulaşmanın da İngilizceyi az bilen biri için imkansız olduğunu göreceksiniz. Bu tarz konularda Türkçe işe yarar neredeyse hiç bir kaynak yok. Üstelik Çince ve Çin kültürüyle ilgilenenlerin konuşup tartışacakları bir ortamda yok.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Dolu Dolu Geçen Günler

Bir önceki yazımda HTML öğrenmeye başladığımdan söz etmiştim. HTML ile ilgili neredeyse her türlü temel şeyi öğrendim ve bunları denedim. Hep merak ederdim acaba sadece HTML kullanarak bir web sitesi hazırlasam ve bunu Hosting'e atsam gösterir mi diye. Bunu da deneme fırsatım oldu. İlerleyen günlerde HTML ile ilgili biraz daha çalışacağım ve bir gün önce öğrenmeye başladığım CSS ile birleştirerek alıştırmalara devam edeceğim. Bir önceki cümlemden de anlayacağınız üzere HTML bittiği gibi CSS çalışmaya başladım.

Ayrıca dün boş bir zamanımda yeşil kart ile ilgili araştırma yaptım. Çoğunuz reklamlarını görmüşsünüzdür. "Amerika şu kadar bin göçmen alıyor sen de baş vur Amerikan rüyası gerçek olsun" tarzı reklamları. Bir ay önce Amerika Birleşik Devletlerinin gerçekten böyle bir uygulaması olduğunu öğrendim. Üstelik bedava bir uygulama. İnternet üzerinden bir form dolduruyorsunuz ve çekilişle her yıl 50.000 kişi yeşil kart kazanıyor. Yeşil karta sahip olduğunuz zaman oy kullanabilmek haricinde Amerikan vatandaşlarıyla eşit haklara sahip oluyorsunuz. 5 Sene boyunca Amerika'da ikamet ettikten sonra da tamamen Amerikan vatandaşı olabiliyorsunuz. Bu çok ilgimi çekti benim. şansımı denemeye karar verdim. Ama baş vurular eylül veya ekimde açılıyormuş. Ayrıca 2016 yılında 2018 yılında gitmek için başvuruyorsun. İlerleyen günlerde bunun hakkında kapsamlı bir yazı yazabilirim.

5-6 Gün önce Yeni Projem isimli bir yazı yazmıştım. Bu yazıda bahsettiğim proje için blogu açtım ve ilk düzenlemeleri ve kayıtları girdim. Ayrıca iki tane bitmiş projemi de birer hafta arayla yayınlanmak üzere planladım. Projemin ev sahipliğini yapan bloga buradan ulaşabilirsiniz. Yakın bir zamanda bu projeyle ilgili olan 2 projemi de bitirip yeni projelere başlamak istiyorum. Yakında bu projeyi ayrıntılı olarak tanıttığım bir yazı daha yazacağım burada.

Son günlerde ilgilendiğim şeyler bunlara sınırlı değil. Bir kaç haftadır Efe Aydal isimli bir abimizin videolarını severek izliyorum podcastlarini severek dinliyorum. Efe Aydal sayesinde Podcast denilen olaydan haberim oldu. Format hoşuma gittiği için bende denemek istiyorum. Laptopun mikrofonu ile kayıt yapmayı denedim ama çok cızırtı oldu yakın bir zamanda telefona iyi bir uygulama kurarak tekrar denemeyi düşünüyorum.

Şimdilik bu kadar. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle...

27 Mayıs 2016 Cuma

Web Tasarımı Öğrenmeye Başladım

Yaklaşık 2 hafta önce light novelını okuduğum ve sonrasında animesini de izlediğim NHK ni Youkoso! isimli seriden de etkilenerek hikikomori gibi olan yaşam tarzımı değiştirmek için düşüncelere daldım. İlk olarak isteklerimi ve yapabileceklerimi listeledim. Bu yüzden çizme ve yazma işiyle başladım. Sonrasında da para kazanma şansımın daha çok oldduğu ve her zaman merak ettiğim web tasarıma düzenli olarak vakit harcamaya başladım.

Önceden bilsem de sağlam bir giriş yapmak için HTML ile web tasarıma giriş yaptım. HTML'i öğrenmek için kullandığım kaynak Html Dersleri isimli bir site. Bu sitenin en çok sevdiğim yanı neyin ne işe yaradığını doğru düzgün yazmışlar ve dersleri iyi bir sıraya koymuşlar.

Öğrenmede öğrendiğini yazmanın çok faydalı olduğunu savunan biriyim. O yazdıklarına bir daha bakmayacak olsan bile yazacağın şeyin tamamını ilk başta duyuyorsun veya okuyorsun. Sonra yazacağın şeyi bölüm bölüm okuyorsun ve duyuyorsun. Sonra yazmadan hemen önce bir kaç kelime bir kaç kelime tekrar tekrar ediyorsun. En son yazma eylemini gerçekleştirirken aklından tekrar ediyorsun. Bu sayede öğrenmek istediğin şeyler kafana iyice yerleşmiş oluyor. Ben de bu yüzden bu sitedeki dersleri yazarak tekrar Html öğrenmeye başladım. Her dersin sonunda da öğrendiğim etiketleri not defteri yardımıyla deniyorum. Ayrıca sadece not defterine yazıp .htm uzantılı kaydedip tarayıcıda açarak bir yere varamam düşüncesiyle free bir hosting aldım ve yaptığım web sayfasını buraya atmayı denedim. Sonuç düşündüğüm gibi olmasa da başarılıydı. Web tasarımı konusunda yazacağım bir sonraki yazıda muhtemelen hazırladığım web sitesini sizlerle paylaşacağım (Tabi doğru düzgün bir şey yapabilirsem :D).

Html'ye çalışırken Bilgisayar Mühendisliği okuyan bir arkadaşıma danışarak bundan sonraki yol haritamı da çizdim. Html'ye son noktayı koyduğum zaman CSS sonra da Javascript'i öğreneceğim. Bunları da öğrendikten sonra PHP ve veri tabanına bakacağım.

Html öğrenmek için kullandığım site gerçekten çok iyi anlatmış olsa da bildiği şeyleri başkalarına öğretmenin bilgili insanın sorumluğu olduğunu düşündüğümden bununla ilgili bir yazı dizisi hazırlayabilirim. Tabi böyle bir yazı dizisi hazırlarsam html'nin Blogger'da uygulanması ve sadece html ile oluşturulan bir web sitenin internette yayınlanmasına dayalı olur. Kısaca Html'nin basit uygulamaları.

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Yeni Projem

Uzun süredir bir Webtoon portalı açmayı düşünüyordum. Ama Türkiye'de yazan veya çizen kişi azlığı ve onlarında çok az bir kısmının Webtoon'larla ilgilenip Webtoon yapmayı düşünmesi nedeniyle ilk adımı tek başıma atmaya karar verdim. Bunun için çeşitli planlar yapıyorum. Malzeme olarak Webtoon'larla ilgilenmeye başladığımdan beri yazıp, çizdiğim şeyleri toparlayıp yayınlayarak başlayacağım. Bunlar "Sana Bir Şey Sorabilir Miyim?" isimli One Shot Webtoon'um, bu blogta da yayınladığım karıncalı karikatürüm ve çizdiğim her türlü şeyden hoşuma en çok gidenler. Ayrıca sadece bunlarla sınırlı kalmayıp karikatür ile Webtoon arasında her bölümü sadece bir panelden oluşan komedi türünde 4 bölümlük bir şey de çiziyorum. Şu an tarayıcımın olmaması nedeniyle neredeyse bütün çalışmalarımı telefonumla fotoğrafını çekerek yayınlayacağım. 

Bu proje ile amacım emek verip yazdığım ve çizdiğim şeylerin kimseye ulaşmadan dosyalarımda kalmasındansa herkese okutmak. Ayrıca bu blog (proje) yardımıyla okuyanların beklentileri sayesinde bu alanda daha üretken olmayı amaçlıyorum. Elimdeki mevcut Webtoon, karikatür ve çizimlerle hafta da bir yayın yayınlayarak sadece 5 hafta sürekliliği sağlayabilirim. Şu an üzerinde çalıştığım proje tamamlandığında ise bu süre 7 haftaya çıkıyor. Yani bir buçuk ay. Bu yüzden bir yandan elimdeki projeyi bitirmeye çalışırken, bir yandan tamamlanmış projeleri Photoshop'da düzenliyorum, bir yandan da yazıp, çizebileceğim yeni projeler düşünüyorum.

Projem'in görünün yüzü şimdilik Blogger alt yapısını kullanan bir blog olacak. Ama en önemli konu olan isim belirleme konusunda bir karara varamadım. Haziran ayı başlayana kadar bir isimde karar kılarak projeye start vermeyi düşünüyorum. 

6 Mayıs 2016 Cuma

Türkçe Dublaj Samurai 7

Geçen gün biraz eski günleri yad etme amacıyla Samurai 7'yi tekrar izlemeye başladım. Samurai 7 benim lise yıllarımdan bu yana unatamadığım bir anime. Belki bilenler vardır MTV isimli bir müzik kanalı vardı ve bu kanal haftanın bir günü gece vakti anime yayınlardı. Hatta Anime Forum isimli 3 gencin anime ve mangalar hakkında muhabbet ettiği bir program bile yapmışlardı. Ben de "Anime" sözcüğünü MTV'de duymuştum. Araştırdığımda severek TRT'de izlediğim Studio Ghibli filmlerinin de anime olduğunu öğrendiğimde anime izlemeye başlamış oldum. Ama o zamanlar bilgisayarım yoktu. Bu yüzden MTV, Maxi TV ve TRT'de yayınlanan animeler ve diğer kanallarda çocuk kuşağında batı tarzı çizgi filmlerle birlikte yayınlanan çocuklara yönelik animeler izleyebileceğim yegane animelerdi.

O zamanların kısıtlı imkanlarında MTV'nin yayınladığı animeler en ön plana çıkanlardı. Çünkü yayınladıkları seriler kaliteli animelerdi. Ayrıca bazen Türkçe dublajlı bazen de orjinal dilinde Türkçe alt yazılı yayınlarlardı. MTV'nin animelerinin dublajını çok beğeniyordum. Hatta bir yerde en iyi dizi dublajı ödülü aldığını duymuştur. Aslında bu konu hakkında daha ayrıntılı bilgiler vermem lazım ama bunu ayrı başlık altında yapsam daha iyi olur.

Biz yine konumuza dönelim. Samurai 7 son olarak MTV'de yayınlanırken 6300 telefonumla 10. bölümünün bir kısmını videoya kaydetmiştim. Sonrasında ise bu telefona bir şey olursa çektiğim bu video boşa gitmesin diye yıllar önce bunu Youtube'a yükledim. İşte bu kısa video:

5 Mayıs 2016 Perşembe

İngilizce Öğrenmek

Çok uzun zamandır bu ülkeden çekip gitmek istiyordum. Hatta öyle bir gitmekki bir daha geriye dönmemek. İşimi, evimi gittiğim ülkede kurmak. Bu ülkeden ayrılmak istememin nedenlerini yazsam kalın bir kitap olur. O yüzden bu detayı anlatmayacağım. Ama hayat çok acımasız. Yurt dışına gitmek için lazım olan en önemli şey para. Ve şu an cebimde ve hesaplarımda toplam 200 liram var. Bu 200 liranın 150 lirası benim kendi alın terimle kazanıp biriktirdiğim para. Bu 150 liraya hiç dokunmadan kazandıkça üzerine koyarak biriktirmeyi. Ve bir gün gelirde başka bir ülkeye yerleşme hayalini gerçekleştirirsem bu parayı sermaye olarak kullanmayı planlıyorum. Ne demiş atalarımız damlaya damlaya göl olur. Ama her şey para ile bitmiyor. Dil de çok önemli bir faktör. İngilizce ve çok az Japoncadan başka yabancı dilim yok benim. Japon alfabelerinden sadece hiragananın çok azını bildiğimden ve Japonca'nın konuşulduğu tek ülke olan Japonya'da hayat pahalı olduğundan İngilizce konuşulan bir ülkeye yerleşmek var şu an kafamda. Ana dili İngilizce olan ülkeler arasında da bana en cazip gelen ülke Filipinler. 

Hem bu hayalimi gerçekleştirmek için iyi bir adım atmak adına hem de daha çok para kazanabilmem için önemli bir etken olduğundan İngilizcemi geliştirmek için daha çok zaman ayırmaya karar verdim. Türkiye'de hepimizin bildiği gibi daha tam olarak İngilizceye giriş yapılmadan gramerle birlikte bize İngilizceyi öğretmeye çalışıyorlar. Bu da bir geri tepmeye yol açıyor. Bu yüzden Türkiye'de İngilizce eğitimi tam bir rezalete dönüşüyor. Bu yüzden yakın bir zamana kadar gramer fazla bir işe yaramıyor diye düşünüyordum. Taki İngilizce bir şeyler yazma zorunluluğum olana kadar. Ben bu zamana kadar ders haricinde İngilizceyi hep okumakta kullandım. İtiraf etmeliyimki çok da iyi bir İngilizcem yok. Ama okudukça kelime haznem artıyordu. Bu da benim İngilizce biliyorum havalarına girmemi sağlamıştı. Aynı zamanda aklımdaki gramer kurallarını da zamanla unuttum. Yanılmışım. Okuya bilmek önemli bir kabiliyet ama yazmak da en az okumak kadar önemli. Ayrıca yurt dışında yaşamak istiyorsam kendimi tam anlamıyla İngilizce olarak ifade edebilmem lazım.

Tekrardan sıfırdan İngilizce öğrenmeye başlamaya karar verdim. Anadolu lisesinde okumam ve üniversitede hazırlık okumam sebebiyle bir sürü kaliteli kalitesiz İngilizce kitabım var. Ama hepsi ne yazıkki memlekette kaldığı için Google'da "İngilizce dersleri", Online İngilizce dersleri", "Bedava İngilizce dersler" tarzı aramalar yapmak zorunda kaldım. Durum tam bir rezaletti. Bulduğum bir site haricinde hiç birini beğenmedim. Ben en temelden en ileri seviyeye kadar gramer, kelime, okuma, yazma iç içe bir ders arıyordum. Gramerımı geliştirirken diğer alanlarda da kendimi sıfırdan sağlam olarak eğitmek istiyordum. Bulduğum tek işe yarar site Bedava-İngilizce isimli bir siteydi. O site de de başlangıç dersleri çok kapsamlı olmasına rağmen ileriki seviyelerde yetersiz dururdu. Yine de bu siteyi beğendim. Benim gibi tekrardan ve sıfırdan İngilizce öğrenmeye başlayacaklar için tavsiye ederim.

İnternette ders arayışım hemen sona ermedi. Dersten daha önemli bir şeye denk geldim. İngilizce eğitim sitelerinden biri "14 Günde İngilizce" isimli bir yazı dizisi hazırlamış. 14 Yazıdan oluşan bu serinin daha sadece ilk yazısını okudum. Tam anlamıyla müthiş bir yazıydı. İngilizcenin "İ"sinden anlayan herkesin okumasını tavsiye ederim bu yazı dizisini. 14 Günde İngilizce öğretmeyi iddia eden saçma bir dersler topluluğu gibi duruyor isminden. Ama içeriği tam tersi. Kalıplaşmış hiç bir şeyle dil öğrenilemeyeceği ama dil öğrenmenin zor bir şey olmadığı, her kesin İngilizceyi öğrenebileceği ve sorunun bizde değil okullarda ve kurslarda verilen İngilizce eğitimde olduğunu anlatan bir yazı.

Ben bir dilin sadece derslerini okuyarak veya izleyerek, hatta bu dersleri eline kağıt kalem alıp tekrar edip filan öğrenilemeyeceğini düşünüyorum. Bu yüzden İngilizce çalışırken aynı zamanda da İngilizceyi daha çok kullanmaya karar verdim. Özellikle de yazma alanında. Zaten istesem de istemesem de İngilizce yazılar okuyorum. Uygulama alanı olarak Bitcoin Talk forumunu seçtim. Çünkü bu forumda attığım post başı 15 kuruşdan fazla para kazanıyorum. İlerleyen zamanlarda başka forumlara da kayıt olup bir şeyler yazmayı planlıyorum. Yabancı dil öğrenmeye çalışan herkese de öğrendiğiniz yabancı dili bir şekilde kullanmanızı tavsiye ederim. Şimdilik yazacaklarım bu kadar. İlerleyen zamanlarda bu konudaki ciddi tutumum değişmezse deneyimlerimi sizlerle paylaşmaya devam ederim. Sağlıcakla kalın...

28 Nisan 2016 Perşembe

İmza Kampanyası Arayışı


Daha önce şu yazımda kolay bitcoin kazanma yöntemlerinde imza kampanyalarından bahsetmiştim. Ben Bitcoin konusunda çok fazla bilgiye sahip olmadığımdan ve foruma bazen bir kaç hafta girmediğim zamanlar olduğu için haftada atılması gereken minimum mesaj sayısı olmayan bir kampanya olan Yobit'e atılmıştım. Ne güzel attığım her mesajda 15-16 kuruş değerinde Bitcoin kazanıyordum. Bu Bitcoinleri de biriktirerek Yobit'in borsasında Dogecoin'e çeviriyor onu da Poloniex'e aktararak altcoin al sat ile bu parayı çoğaltmaya çalışıyordum. Ama Yobit aldığı bir kararla imza kampanyasında Bitcoin Talk forumundaki local forumlara atılan mesajları saymayacağını duyurdu. Böylece benimde arayışım başlamış oldu.

Yobit local forumları saymama başladıktan sonra nasıl planlar yaptığımı anlatmadan önce daha iyi anlamanız için Bitcoin Talk'ın rank sistemini anlatmamda yarar var. İmza kampanyaları belli bir rank veya üzerinde olmanızı ister. Rankınız attığınız mesaja göre değil activty'nize göre belirlenir. Activity'niz ise potansiyel activty'nizi geçemez. Forumun belirlediği 14 günlük periyotlarda en az bir mesaj atmışsanız 14 potansiyel activity kazanmış olursunuz. Bitcoin Talk forumunun kuralları birden çok hesap açmanıza izin veriyor. Ben de ileride belki lazım olur düşüncesiyle başka bir hesap açmıştım ve aklıma geldikçe bu hesaba girerek mesaj atıyordum. Böylece sadece 4 mesaj atmama rağmen 56 potansiyel activity'im olmuştu. Yani şimdi ben bir gün içinde 52 mesaj atsam bu hesapla hesabımın activity'si direk 56 olacak. Ama 4 mesaj attığım için 4 activity'de. Yobit local forumları saymamaya başladığında ben de Member hesabımı sadece İngilizce forumlara yazarken bu arada sırada mesaj yazdığım hesabımı da Türkçe forumlara mesaj yazarken kullanmaya karar verdim. Böylece Yobit'in imza kampanyasından çıkmadan hem Yobit'ten hem de bu yeni hesabımı Jr. Member yaptıktan sonra gireceğim imza kampanyasından kazanç sağlamayı uygun gördüm. Lakin bu yeni hesabım Jr. Member olana kadar iki üç hafta attığım mesajlardan hiç bir şey kazanamayacağım.

Yan hesabımı Jr. Member'a yükseltirken bir yandan da koşulları uygun bir imza kampanyası arayışı içine girdim. Local post ve Jr. Memberları kabul eden iki tane imza kampanyası var. Bunlar; Secondstrade ve 777Coin. 777Coin Newbie'leri de kabul etmesine rağmen katılmadım çünkü haftada en az 20 mesaj yazmamızı istiyor. Ben haftada ortalama 5 mesaj yazıyorum foruma. Bu yüzden bu kampanyayı hemen eledim. Secondstrade'de de benzer bir uygulama var ama Secondstrade haftada en az 10 mesaj yazmamızı istiyor. Bu yüzden şu an gözüme bu kampanyayı kestirdim. Haftada 10 mesaj yazmaya devam edebilir miyim bilmiyorum. Ama imza kampanyası olayı çok hoşuma giden bir olay olduğu için bu işin dışında kalmak istemiyorum. Düşünsenize bir forumdaki hesabınızın imzasına reklam alıyorsunuz ve o forumda mesaj yazarak para kazanıyorsunuz. Çok basit ve güzel bir kazanç yöntemi değil mi?

25 Nisan 2016 Pazartesi

Blood The Last Vampire

Genel Anime Tanıtımı:

Yayın Tarihi: 18/11/2000
Yapımcı Şirket: Production I.G
Tür: Korku, Vampir, Aksiyon
Süre: 48 Dakika

Emeği Geçenler: 
Yönetmen: Hiroyuki KITAKUBO, Kazuya KISE, Shinji TAKAGI
Senaryo: Kenji KAMIYAMA, Hiroyuki KITAKUBO, Mamoru OSHII
Animasyon: Akiharu ISHII, Hiroyuki OKIURA, Ikuo KUWANA, Kazuchika KISE
Müzik: Yoshihiro IKE
Dizayn: Katsuya TERADA, Atsushi MATSUMOTO
Orjinal Eser: Mamoru OSHII

Tanıtım:
Bu kısa anime film, Saya isimli saf kan bir vampir kızın insanlarla beslenen vampirleri öldürmesi etrafında şekilleniyor. Saya dünya üzerinde hayattaki son saf kan vampirdir. Japonya'da gizli bir kuruluşta saf kan olmayan vampirleri öldürme işini yaparken Yokota'daki Amerikan üssünde şüpheli ölümlerin sorumlusu olan vampiri öldürmek için görevlendirilir. Ama bu kez hedefi bir değil üç vampirdir.

VCD Tanıtımı ve Düşüncelerim:

Türkiye'de Çoğaltan Şirket: Cinemedya, Spotek
Fiyat: Ben 3 TL'ye aldım. Araştırdım ama internette su an satan bir yer bulamadım. Şu an satan var mıdır? Veya ne kadara satarlar hiç bir bilgim yok.

Arka Kapaktaki Tanıtım Yazısı:
Japonya 1966... "Saya" canavarları yok eden gizli bir takım. Cadılar Bayramından hemen önce Tokyo'daki bir liseye öğrenci kimliğinde gönderilen Saya, iki sınıf arkadaşının vampir olduğunu öğrenir. Okula saldırmak üzere olan vampirlerle savaş başlamıştım.

Düşüncelerim:
Bu zamana kadar para verip aldığım tek orjinal VCD bu. Bundan 4-5 yıl önce Yunus Market'ten 3 TL'ye almıştım. Açıkçası çok da memnun kalmadım. Büyük bir ihtimal ben aldığım zaman fabrikadan çıkalı en az 5 sene olmuş olacak ki kabı parçalandı. İlk izlediğim zamanlar dublajının kötü olduğunu düşünüyordum. Ama sonradan çevirisinin berbat ötesi olduğu için dublajının bana kötü geldiği kanaatine vardım. Yani o kadar kötü çevirmişlerki dublajı hakkında bir şey diyemiyorum. Tabi ilk aldığım zamanlar böyle kuru kuruya eleştirmek olmaz Türkiye'de bu animeyi DVD ve VCD olarak çoğaltan şirketle iletişime geçerek bu kötü yanlarını belirteyim dedim. Ama bu şirketlere ulaşamadım.


VCD'nin kapak resimleri ve tasarımları güzel bence. Ama tanıtım yazısını yazan eleman bir kere olsun açıp animeyi izleyip öyle yazsaymış yazıyı keşke. Bir de kutusu çok kalitesiz 1 hafta geçmeden parçalanmaya başlamıştı. Belki çok uzun zaman önce paketlendiğindendir.

Animeyi beğenmedim açıkçası. Zaten çok işlenen bir konu "vampirler". Bu anime benzerlerinden farklı bir şeyler ortaya koyamadığı için ortalama altı bir yapım olmuş.

24 Nisan 2016 Pazar

Mahatma Gandhi Manga

Yazar: Kazuki Ebine
Çizer: Kazuki Ebine
Yayın Evi: Galata Yayıncılık
Tür: Biyografi, Manga, Çizgi Roman, Tarihi
Sayfa Sayısı: 198
Fiyat: 3 TL (İnternette) 12.50 TL (Etiket Fiyatı). Ben internetten aldım. Yanında baya bir şey aldığım için ve bir kampanya sayesinde bana 2 TL'den de ucuza denk geldi.

İnceleme ve Düşüncelerim:
Adın da anlaşılacağı üzere Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin lideri Mahatma Gandhi'nin hayatını anlatan biyografik bir manga. Mangayı okurken tarihi bir belgesel izlemiş gibi oluyorsunuz. Mahatma Gandhi'nin başından geçen önemli olaylar mangada güzel bir şekilde canlandırılmış. Daha önce tanıttığım Che Guevera'nın mangasıyla aynı yayın evinden çıkma bir manga ve benzer özelliklere sahip. Almayı düşünenler nasıl bir manga olduğunu buradan ilk sayfalarını okuyarak görebilir.

Manganın ebatları büyük. Hatta bu zamana kadar aldığım en büyük manga bu. Ama basıldığı kağıdın kalitesi düşük ve ince. Çizimleri fazla göze hitap eden cinsten değil. Ayrıca manga sadece çizimden oluşmuyor bölüm aralarında Mahatma Gandhi'nin resimleri de var.


Almak isteyenlere iki önemli tavsiyem var. Bu manga Mahatma Gandhi'nin hayatını detayına girmeden anlatan bir manga. O yüzden "Şurayı atlamış burayı atlamışlar o yüzden beğenmedim" şeklinde düşünebilirsiniz. Bu yüzden daha önceden Mahatma Gandhi'yi ayrıntılı bir şekilde tanıyorsanız hoşunuza gitmeyebilir. Çünkü bu manganın çizilme amacı da Mahatma Gandhi'nin başından geçenler hakkında size yüzeysel bilgi vermek. İkinci önemli olay yukarı da fiyatını yazarken 2 farklı fiyat yazdım ve parantez içinde nereden alınırsa ne kadara alınabileceğini belirttim. Yine de bunu açma gereği duyuyorum. Kitap satan internet sitelerinde bu manga en fazla 3 liradan satılıyor. Ama arka kapağında fiyatının 12.50 lira olduğu yazılmış. Bu yüzden ben de internette 3 lira kitapçıda 12.50 lira çıkarımını yaptım. Bu yüzden dikkatli olun. "3 Liraya manga var dediler geldik 12.50 lira bayıldık gittik" demeyin sonra. 3 Liraya manga kaçmaz bence (üstelik bir sürü site de 2 ile 3 lira arası bir fiyata satılıyor). Bu yüzden kesinlikle almanızı tavsiye ederim.

Gördüğünüz üzere Chr Guevera'nın mangasıyla hemen hemen aynı şeyleri yazmış oldum. Çünkü iki manga da birbirlerine çok benziyor. Bu yüzden arasındaki farklılıkları anlatma ve bu iki mangayı karşılaştırma gereği duydum. Mahatma Gandhi'yi Che Guevara'dan daha çok sevdim. Kişilik veya yaptıkları yönünden değil mangaları karşılaştırınca. Bunun nedeninin Che Guevara hakkında önceden bir çok kitap okuyup, belgesel seyretmeme bağlamıştım ilk başta. Ama sonradan tarafsız bir şekilde düşünerek şu sonuca vardım: Che Guevara'da anlatımda yazıdan gereğinden çok fazla faydalanmıştı ama Mahatma Gandhi tam bir çizgi roman gibiydi. Ama çizim yönünden Che Guevera çok daha iyi bir manga. Biliyorum ki bir çoğunuz Gandhi hakkında fazla bir bilgiye sahip değilsiniz. Sadece adını, Hindistan'ın bağımsızlığını kazanmasında önemli rolü olduğunu ve savaşmadan Hindistan'a bu bağımsızlığını elde ettirdiği haricinde bir şey bilmeyen birinin kesinlikle okuması gereken bir manga.