4 Kasım 2017 Cumartesi

Web Tasarımı ve Kodlama Bölümü

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, örgün öğretimde üniversite okuyan öğrencilere ve üniversite mezunlarına İkinci Üniversite isminde çok güzel bir olanak sunuyor. Ben de bu fırsatı daha fazla kaçırmayıp Web Tasarımı ve Kodlama bölümüne kayıt oldum bu sene.

Bu bölümün adı çoğu kişiyi cezbediyor. Nasıl cezbetmesin ki? Bölümün isminde kodlama var bir kere. Biraz araştırdığında ise bilgisayar mühendisliği ve yazılım mühendisliğine dikey geçiş imkanının olduğunu öğrenip daha da gaza geliyorlar. Ama sonra derslere bir bakıyorlarki derslerin neredeyse hepsi bekledikleri gibi değil. İşin sadece felsefesi öğretiliyor.

Ben zaten bu işlerle ilgileniyorum, elimin altında diploma olsu diye düşünenler var. Şahsen ben bu işlerle çok fazla ilgilenmiyorum. Ama konuya fransız da değilim. Kendimi bu iki sene boyıunca yetiştirmeyi planlıyorum.

Dikey Geçiş Sınavı ile Bilgisayar veya Yazılım Mühendisliği'ne geçmek iseyenler var. Dikey Geçiş Sınavı'ndan Bilgisayar Mühendisliğine geçiş yapabilecek puanı kolaylıkla alacağımı düşünüyorum. Ama örgün öğretimde okumayı düşünmüyorum. Belki bitirdikten sonra uzaktan eğitim Bilgisayar Mühendisliği düşünebilirim.

Bu bölüme kayıt olanlar KPSS konusunda da endişelilerdir muhtemelen. KPSS tam bana göre bir sınav. Ortaöğretim ve Önlisans KPSS sınavlarının kolay olduğunu da göz önüne alırsak benim için bu bölümün Önlisans KPSS'ye girmemi sağlayacak olması bile iyi bir durum. Büyük ihtimalle DHMİ Apron Memurluğu kadrolarını tercih ederim. Ama bu bölüme de kadro açılacağını düşünüyorum. Son KPSS tercihlerinde yani 2017/1'de bu bölüme en yakın bölüm olan Web Teknolojileri ve Programlama bölümüne 5 tane kadro açılmış. Bu kadrolardan bir tanesi mezuniyet şartının yanında bir sürü belge isterken 4'ün de hiç bir belge istenmiyor. Belge istemeyen kadrolar da 92.228 puan ile kapatmış. O puanla tekniker olmak hizmetli veya kaloriferci olmaktan kat kat iyidir.

Ama en önemli konu olan özel sektörde iş bulmak konusunda ben de kara kara düşünüyorum. Çünkü 2 sene boyunca bir kaç tane başarılı projeye imza atamazsam özel sektör kapısının bana kapanacağı açık. Ama benim bu konuda da farklı düşüncelerim var. AÖF mezun olduktan sonra diploma ile birlikte diploma eki yani Diploma Supplement de veriyor. Bu belge diplomayı dünya çapında geçerli kılıyor. Ben de Türkiye'de çalışmak yerine yurtdışında çalışmaktan yanayım. Bu tarz bölümler ve meslekler son 20, 25 senedir var. Ve Web Tasarımı ve Kodlama gibi genel değil de özel bir alanı kapsayan bölümler dünya genelinde çok az. Bu durumun beni öne çıkaracağını düşünüyorum. Zaten Türkiye genelinde bu bölüm sadece Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nde var.

1. Yarıyıldaki bütün derslerin bölüm ile lgisi ya yok ya da çok az. Yine de bu bölümü seçtiğim için pişman değilim. Artık sanayi toplumunda değil bilgi toplumunda yaşıyoruz. Bilgi toplumundaki en önemli meslekler ise yazılım üzerine meslekler. Web tasarımı ise her geçen gün önemini artırıyor. Klasik Türk düşünce yapısına sahipseniz bu işe ilk başlayanların işin kaymağını yiyip bitirdiğini düşünebilirsiniz. Bir Google, Facebook çıkartamayız. Ama bir yerlerden başlamak lazım. Çünkü her geçen gün IT sektöründeki başarı öyküleri giderek artıyor. Biz bunları dinlemekle mi yetineceğiz.

3 Kasım 2017 Cuma

Amelelik Anılarım

Ekim ayında bir akrabamın ayarladığı elektrikçilik işinde 3 hafta 1 gün çalıştım. Yaptığımız iş inşaatlarda dairelerin elektrik tesisatını döşemekti. Normalde böyle bir işle ilgilenmiyordum. Ama Eylül ve Ekim ayında canım çok sıkılıyordu. Bu yüzden boş duracağıma bari çalışayım mantığıyla çalıştım.

Benim gibi cılız biri için oldukça zor geçti bu 3 hafta. Yıllardan beri yattığım ve oturduğum yerde g.t büyütmekten başka bir şey yapmamış benim için ilk zamanlar çok zordu. Merdivene ve eşşeğe çıkarken korkuyordum. Tahtadan yapılmış merdiven ile bir alt kata inmek için dakikalar harcıyordum. Vücudumu dönderirken korkudan tir tir titriyordum. Pense ile kabloları keserken bile gücüm zor zar yetiyordu. Her gün bir çok kez vücudumun ağırlığının 1/3'ünden ağır yükleri taşıyordum.

Çoğu arkadaşım "Ne işin var işaatlarda?" "Çok az para alıyorsun." "Hemen çık o işten." dese de ben Ekim ayının sonuna kadar çalışmakta kararlıydım. Ama ekimin son haftası çıkan işlerim nedeniyle planladığım zamandan daha önce bırakmak zorunda kaldım.

Az ücret aldığım için çalışmam bana parasal yönden fazla bir katkısı olmadı. Ama iki önemli katkısı oldu: 1- Deneyim 2- Zamanın önemini anlamam.

Daha önce başka bir elektrikçide 2 ay kadar çalışmıştım. Ama genellikle dükkanda durup getir götür işleri yapmıştım. Yani bu kadar ağır değildi. Böyle ağır bir işte çalışmayı iyi bir deneyim olarak değerlendiriyorum ben. Hiç olmazsa inşaat ortamını görmüş oldum. Günde ortalama 11-12 saat çalışıyordum. İşe gelip giderken harcanan zamanı da hesaba katarsak 12-13 saat. Her gün akşam eve gelince banyo yapıyordum. Eve geç geldiğim için ablamgile yemeğe gitmek yerine kendim bir şeyler hazırlayıp yiyordum. Bana geriye sadece bir, iki saat kalıyordu. Bu nedenle zamanın önemini anladım. Neler yapabileceğimi. Zamanımı nasıl kendimi geliştirmek için harcayabileceğim üzerine sık sık kafa yordum.

Ayrıca bu 3 haftada az da olsa kas yaptım. Ellerim, özellikle de parmaklarım bir çok kez yaralansa da şimdi bir kaç yara hariç hepsi tamamen kapandı. Önceki halimden biraz daha atletik ve daha az korkağım şu an.

31 Ekim 2017 Salı

The Pious Student (Dindar Öğrenci) İsimli Yobaz Mangası


Manga-Tr'de birinin çevirmesi üzerine okuma şansım oldu bu mangayı. Bu manga seri mı yoksa oneshot mu bilmiyorum. Sadece ilk bölümünü okudum. Biraz araştırdığımda Malezyalı bir bayan tarafından çizilip Deviantart'ta yayınlanmış amatör bir çalışma olduğunu öğrendim.

Manganın Özeti: Bir kız, ayaklanma sırasında tecavüze uğramaktan korktuğu için bir mescide sığınıyor. Mescitte karşılaştığı bir erkek öğrenci durmadan elini mum ateşinde yakıp duruyor. Kız oğlana neden elini yakıp durduğunu sorduğunda oğlan ona şeytanın durmadan kalbine onun namusunu vahşice almasını fısıldadığını söylüyor. Mum ateşinde elini yakarak nefsine ders veriyormuş. "Daha mum ateşine dayanamazken cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?" diyormuş nefsine. Sonra da bu ikisi evleniyorlar.

Kısaca buram buram yobazlık akan bir manga. Oğlan o kadar azmışki kıza ibadethanede tecavüz etmeyi düşünüyor. Hem de bunu o kadar çok arzuluyorki kendini zapt etmekte güçlük çekiyor. Bu yüzden düşüncesini zinadan cehennem azabına çekebilmek için kendine zarar veriyor. Kız ise bunu söyleyen bir erkeğe aşık oluyor ve evlenmek istiyor. Benim anladığım bu.

Şimdi gelelim "Yobaz" kelimesinin anlamına. "sf. 1. Dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen (kimse): “Bu memleketi de dört buçuk yobaza bırakamayız.” -A. Gündüz. 2. mec. Bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan (kimse). 3. hlk. Kaba saba, inceliksiz (kimse). Güncel Türkçe Sözlük" (TDK)

Oğlanın kızı tecavüz etmesini kendini tutmakta zorluk çekecek kadar istemesini bir yana bırakıyorum. Cehennem azabını düşünmek için elini yakması yobazlığının göstergesi değil mi? Kendilerini çarmığa geren, kırbaçlayan Filipinli Katolik yobazlardan ne farkı var? İkisi de dinde aşırıya kaçıyor. Yani ikisi de yobaz. Ayrıca Malezya hakkında en son okuduğum haber; Yatılı Kur'an kursunda hocanın bir öğrenciyi döve döve komaya soktuğuydu. Bir sürü öğrencide de ağır darp izleri varmış. Tabii Türkiye'deki gibi ne hocayı tutuklamışlar ne de Kur'an kursundan bir yetkiliyi. Kızın kendisine tecavüz etmeyi düşündüğünü dile getirdiği bir kişi ile evlenmeyi düşünmesi ise akıl alacak şey değil. Ama çizer bu durumdan çıkarılacak ibretlik bir ders olduğunu düşünüyor. Ve okuyucuya bu yobaz düşünceleri aşılamayı amaç ediniyor.

Kendimi tutamayarak Manga-Tr'de şu yorumu yazdım:
Biri kıza tecavüz etme düşüncesini aklından atmak için kendine zarar veriyor, diğeri kendisine tecavüz etmeyi düşündüğünü söyleyen erkekle evlenmek istiyor. Ama yaptıkları işi dine dayandırdıkları için ortada hiç bir sorun yok. Hatta ibret alınacak bir ders var. (Bunu çizen Malezyalı bayanın düşünceleri bu tabiiki)

Ben de yobazların yaşadığı bu kafayı yaşamak istiyorum. Bally, tiner, hap, çakmak gazı, hacı yağla yağlanmış bonzai, zemzeme yatırılmış esrar hangisiyle bu kafaya ulaşırım? Tecrübeli yobaz arkadaşlar bir yardım edin Allah rızası için. Çok zor durumdayım. Toplumun %80'i yobaz, ben kafamdaki seküler düşüncelerle daha fazla bu toplumda yaşayabileceğimi sanmıyorum.

Tabii hemen bir yobaz atladı. Saygısızmışım, cahilmişim, tecavüzü destekliyormuşum, dindar insanlara hakaret ediyormuşum falan filan.

Yobaza yobaz demek ne zaman suç oldu?

16 Temmuz 2017 Pazar

Bir Hevesle Alınan Gitar

Beş yıl önce izlediğim K-On! gibi müzik türündeki animeler ve bir anda çok fazla J-Rock (Japon Rock), J-Metal (Japon Metal) dinlemem sayesinde elektro gitar çalmaya heves ettim. Daha önce hiç bir müzik aletine ilgim yoktu. İlkokulda flüt bile çalamıyordum. Müzik ile ilgili neredeyse her şeyi karmaşık buluyordum. Ve müzik ile ilgili hiç bir şey bilmiyordum. Yine de bir hevesle bu isteğimi anneme ve babama söyledim. Beni azarlayıp hevesimin içine edeceklerine emindim. Ama hiç beklemediğim şekilde annem "Çocuğa istediği hiç bir şeyi almadık. Heves etmiş alalım bari." dedi.


Bir hafta boyunca şehirdeki neredeyse bütün müzik enstrümanı satan dükkanları gezdim. Ucuz gitarlar arasından kırmızı Cort G110'u beğendim. Gitar + amfi 400 liraydı o zamanlar. Şimdi alsan 900 lira filan tutar. Babamla birlikte gittik aldık.

İlk başta her şey çok güzeldi. Youtube'dan dersler izleyip her gün saatlerce gitarla çalışıyordum. Gitarı aldıktan iki hafta sonra basit şarkılar da çalmaya başladım. Ama nota değerleri, metronom ile çalma, akorlar, ritim gibi konuları tam olarak kavrayamadım. Biraz da dersleri savsakladım. Bu yüzden bir buçuk ay sonra gitardan soğudum.

Dananın kuyruğu ise Karabük'te koptu. Gitarı ve amfiyi Karabük'e götürdüm. O zamanlar yurtta kalıyordum. Ne zaman elime gitarı alıp çalışmaya kalksam arkadaşlarımdan biri gelip gitarı alıp oynamaya başlıyordu. Bu bir kaç hafta böyle devam etti. Ben de bu durumdan bıktığım için bir daha gitarı çıkarmamaya başladım. Bir kaç ay sonra arkadaşımın teki "O kadar para verip aldın gitarı, kendine yük edip getirdin buraya hiç çalmıyon." dedi. Ben de her elime aldığımda gitarı birinin çıkıp elimden aldığını söyledim. Alındılar.

Neyse bu sayede gitardan iyice soğudum. Arada sırada tekrar heves gelir gibi olduğu zamanlar da ben bu işi beceremem psikolojisine girdim. Bu sayede gitar çalmaya daha yeni başlamışken bırakmış oldum.

İki hafta önce tekrar gitara ilgi duymaya başladım. Derslere en başından başlayarak her gün ortalama yarım saat çalışıyorum. Bu iki hafta da ne kadar ilerledim? Neredeyse hiç. O ilk baştaki hevesi keşke daha verimli kullansaymışım diyorum şimdi.

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Maçtan Sonraki Olayları İzlemek Maçı İzlemekten Daha Heyecanlıydı

Perşembe günü arkadaş Çorum Belediyespor'un play-off maçı var. Gel onu izleyelim dedi. Çorum Belediye'nin play-off maçının olduğundan bile habersizdim. Açık 1 lira kapalı 2 lira deyince arkadaş, gel izleyelim dedim. Aldık biletleri kapalıdan. Çarşıda biraz dolandıktan sonra geçtik stada.

Tabi bilet alırken kuyruktakilerle Çorum Belediyespor'un durumunu konuşup öğrendim. Kimsenin maçtan umudu yoktu. Yine de Çorum'un takımı diye maça gelmişlerdi. Kimisi benim gibi belediyenin takımı olduğundan haz etmiyordu. Çoğu kişi ise takıma o kadar para harcanmasına rağmen her sene play-offta elendiği için Çorum Belediyespor'dan haz etmiyordu.

İlk defa kapalıda maç seyrettim. Aslında futbol ilgimi çekmiyor. Yıllarca Karabük'te yaşamama rağmen bir kere bile Karabük Spor'un maçına gitmişliğim yok. Neyse gittik izledik maçı. Altay tartışmasız daha iyi oynadı Çorum Belediye'den. Ama kontra atak ile bulduğu iki gol sonrası Çorum Belediyespor 2-0 kazandı maçı. Maç baya bir heyecansız, ruhsuz geçti.

Ama maçın sonunda Altaylı bazı taraftarlar sahaya indi. Ve stat karıştı. Koltukları söküp fırlattı Altaylılar. Bizde arkadaşla izledik tabii. Maç sonu bu yüzden baya heyecanlıydı. Ama bunlarla bitmedi olaylar. Altaylılar durulunca bir polis bizi stattan zorla çıkardı. Ama bir baktık asıl olaylar stadın dışında. Stadın yanındaki Adil Candemir parkında toplanan Çorumlular Altaylılara sataşıyor.

Biz yine geçtik bir köşeye izlemeye başladık. Hatta yanımızda bir amca vardı, maça gelirken 1 kilo çekirdek almış. Maçta bitirememiş. Olayları izlerken çitliyordu. Bir anda ortalık baya bir karıştı. Havada uçuşan taşları gördüm. Sonra öndekiler kaçmaya başlayınca biz de kaçtım. Demekki polis kovalıyor, gazını, copunu yemeyelim durduk yere diye. Ara sokaklara dağıldık. Sonra bir baktım yine parka gidiyor herkes. Biz de gittik. Sonra polis yine kovaladı. Biz yine iyi yere kaçmışız. Fatih caddesinden tarafa kaçanları polis iyi kovalamış. Gaz filan sıkmış. İşte o alt taraftaki gurubu polis dağıtınca dedikki artık izleyecek bir şey kalmadı. Biz de Gazi Caddesi'ne doğru çıktık.

Kısaca Maçtan Sonraki Olayları İzlemek Maçı İzlemekten Daha Heyecanlıydı.

Hayatım boyunca ilk defa olaylı bir maça denk geldim. Bu günde hatta 10 dakika sonra İzmir'de rövanş maçı var. Yine olaylar çıkacağını düşünüyorum. Maçı birlikte izlediğim arkadaşım "İzmir'e maça üzerine para verseler gitmem. Oradan sağlam çıkarırlar mı adamı?" diyordu. Zaten dün Çorum Belediyespor'un takım otobüsüne saldırmış Altaylılar.

Olayların videosu: https://www.izlesene.com/video/corum-belediyespor-altay-macindan-sonra-arbede/9840755

30 Nisan 2017 Pazar

Doğalgaz Kalorifer Ateşçiliği Kursu Deneyimlerim #5 Sınav ve Kursun Bitmesi

Kursun son günü sınav olduk. Sınavda 6 tane test, 7 tane boşluk doldurma ve 7 tane doğru yanlış sorusu vardı. Daha önceden hoca, %50'sini doğru yapmanız lazım ve daha önce sınavı geçemeyen olmadı demişti. Sınav çok kolaydı çünkü sorular modüllerdeki ünite sonundaki sorulardan seçilmişti. Çalışmadan bile geçilebilecek bir sınavdı.


Bu yazıda size sınavdan çok sınav anı olan sınavdan daha önemli iki gelişme üzerinde duracağım (Zaten herkes geçiyor sınavı). Bunlardan ilki katı ve sıvı yakıtlı kalorifer ateşçiliği kursu. Daha önce hoca KPSS ile atanmak isteyenler katı ve sıvı yakıtlı kalorifer ateşçiliği kursuna da katılsın, işinize yarar demişti. Ben de hoca bunu söylediği günün ertesi Halk Eğitime ön kayıt yaptırmıştım. Hoca sınav sonunda benden önce kağıtlarını veren gençlere "Katı ve sıvı yakıta da yazılacak mısınız? Yazılacaksanız isminizi not alıyım." dedi. İki tanesi isimlerini yazdırdı. Ben de daha önce halk eğitime kayıt yaptırdığımı benim de ismimi yazdırmamın gerekip gerekmediğini sordum. Ben de yazdırdım. İkinci önemli şey de sertifikayı alma tarihi. Hoca 15 gün sonra sertifikayı Halk Eğitim Merkezi'nden alacağımızı söyledi.

Ama doğalgaz yakıtlı kalorifer ateşçiliği kursu gibi bir kaç hafta önce sms göndermek yerine kursun başlayacağı gün sms gönderdiler. Ve ben o sırada şehir dışındaydım. Bu yüzden katı ve sıvı yakıtlı kalorifer ateşçiliği kursuna katılamadım.

29 Nisan 2017 Cumartesi

Doğalgaz Kalorifer Ateşçiliği Kursu Deneyimlerim #4 Kurs Süreci

Kurs başlamadan önce internette kalorifercilik ile ilgili kaynak aramıştım ve bir kaç tane pdf indirmiştim. Hoca da benim indirdiğim pdflerden birini akıllı tahtadan işledi. Önceden bu modülü okuduğum için dersler benim için tekrar niteliğinde geçti. Genel olarak kurs, bu modüldeki önemli yerlerin hoca tarafından okunması ve eklemeler yapılması, ünite sonu testlerinin hep beraber çözülmesi ve en çokda "Bizim evdeki kombi / petek ...." veya "Bizim iş yerindeki kazan..." şeklinde başlayan sorular soranlara hocanın cevap vermesi ve "kömür mü daha pahalıya geliyor doğalgaz mı?" tartışması şeklinde geçti.

Sınavdan sonraki gün en verimli gündü. O gün ilk olarak tesisat atolyesindeki doğalgaz kazanı ve tesisatını gösterdi ve anlattı hoca. Sonra okulun gaz sayacını. En son da okulun kazan dairesini.


Evlerde kullandığımız kombilerin 3 katını gözünüzün önüne getirin. Ve bunların birbirine bağlandığını. İşte kazan dairesi bundan ibaret desek yanlış olmaz. Ekstra olarak bir kaç şey var sadece. Zaten ekstra bir çaba sarfetseniz bile kazanı patlatmanız zormuş. Çünkü kazanlarda ve tesisatta bir sürü güvenlik sistemi varmış. En ufak bir problemde gaz kendiliğinden hemen kesiliyormuş.