15 Nisan 2016 Cuma

Bitcoin Nedir? & Kolay Bitcoin Kazanma Yolları

Bitcoin'i kendime göre hiç bir teknik detayına girmeden tanımlamak istiyorum. Kısaca Bitcoin sanal bir paradır. Bitcoin dolar, lira gibi bir para birimi olduğu gibi aynı zamanda Paypal, kredi kartı gibi bir para transfer yöntemidir. Bitcoin kullanmak için bir cüzdan ve Bitcon'e sahip olmanız lazım. PC işletim sistemleri ve akıllı telefon işletim sistemleri için bir çok Bitcoin cüzdanı mevcuttur. Bunların dışında cüzdan hizmeti veren internet sitelerine kayıt olarak da bir cüzdan oluşturabilirsiniz. Türk Lirası veya dolar ile Bitcoin satın alabileceğiniz gibi aşağıda anlatacağım yöntemlerle de Bitcoin kazanabilirsiniz.


Aşağıda Bitcoin kazanma yöntemlerini açıklarken kazanabileceğiniz Bitcoin miktarının Satoshi olarak karşılıklarını yazacağım. Bu yüzden Satoshi'nin ne olduğunu açıklamamda fayda var. Satoshi Bitcoin'in en küçük alt birimidir. 1 Satoshi 0.00000001 Bitcoin'e eşittir.

Kolay Bitcoin Kazanma Yolları:
1. Faucetler
Faucet Türkçe'de musluk anlamına gelmektedir. Musluk siteleri Bitcoin'le ilk tanışanların fazla bir bilgiye sahip olmadan kolaylıkla Bitcoin kazanabilecekleri yegane yöntemdir. Musluk siteleri direk olarak sizin cüzdanınıza ödeme yapabileceği gibi Faucet Box gibi bir aracı sisteme aktararak ödeme limitini geçtiğinizde cüzdanınıza Bitcoin'lerinizin gönderilmesi şeklinde de ödeme yapabilirler. Faucetler ortalama 100 satoshi yani 0.1 kuruş gibi çok az bir miktar kazandırır. Bu yüzden ben de dahil bir çok kişi tarafından zaman kaybı olarak görülür. Ama ilk Bitcoin'lerinizi elde ederek Bitcoin'in nasıl bir şey olduğunu nasıl alınıp, nasıl gönderildiğini, nerelerde harcanabileceğini veya değerlendirilebileceğini öğrenmeniz için Faucetler biçilmiş kaftandır.

2. Bitcoin Talk Forumu İmza Kampanyaları
Bitcoin ile ilk tanışmanızın hemen ardından Bitcoin Talk isimli Bitcoin'in resmi forumuna göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Bu forum oldukça kalabalık bir Bitcoin kullanıcısını barındırdığından bir çok girişimci forumdaki hesabınıza ait imzanızda reklamlarını yapmanız karşılığında size Faucetlerde harcadığınız zamandan daha az zaman harcayarak daha çok Bitcoin kazanmanıza olanak sunuyor. Bunun için foruma üye olmanız sonrasında ise arada sırada mesaj atarak üye rankınızın Jr. Member olmasını sağlamanız yeterli. Sonrasında bir imza kampanyası belirleyerek ona kayıt oluyorsunuz. Bu yöntem ile attığınız mesaj başı en az 7.000 Satoshi kazanırsınız.

3. Bitcoin Talk Forumu Küçük İşler
Bitcoin Talk forumunda özellikle Services ve Gambling bölümlerinde "Şu siteye referansım olarak üye olana 0.05$ karşılığında Bitcoin" tarzı konuları takip ederek bu küçük işler karşılığı az da olsa Bitcoin kazanabilirsiniz.

Yukarıdaki bütün yöntemler size sadece ufak miktarlarda Bitcoin kazandırır. Başlıkta ne yazıyor "Kolay" kolay işler ucuz işlerdir. Kusura bakmayın ama ne kadar ekmek o kadar köfte. Bitcoin sayesinde zengin olabilirsiniz veya hayatınızı sadece Bitcoin sayesinde geçirebilirsiniz. Ama bu kolay işlerle bunların hiç birini yapamazsınız. Ama belki bu yöntemleri uygularken kazanacağınız tecrübe sizin ilerleyen zamanlarda oldukça fazla para kazanmanıza vesile olur.

14 Nisan 2016 Perşembe

Güzel Bir Kız Çizerken Nasıl Kezban'a Dönüştürülür

Çizdiğim kız bu (yani kezban). Buraya referans aldığım resmi de koyabilmeyi isterdim. Ama yazın bilgisayarıma format atınca kayboldu, Google'da da bulamadım. İki kelime ile anlatacak olursam eğer; Çok güzeldi. Çekik gözlü bir kızdı. Hatta Google görsellere "asian short hair girl" yazarak bulmuştum. Çizmeye ilk başta verdiği pozu değiştirerek başladım. Sonrasında anatomisini kendimin belirlediği poza uygun şekilde çizdim. Her şey çok iyi gidiyordu. Derken yüzüne geldim. Aslında anime tarzı yüz, göz çiziminde iyiyimdir. Ama bu kez ne denersem deneyeyim fotoğrafına baktığım kızla alakası olmayan üstelik bütün çizimin güzelliğini bir anda dibe düşüren bir yüz çizebildim. En sonunda pes ederek bu halde bıraktım çizimi. Halbuki ne hayallerim vardı...

Netten Para Kazanma Çabalarım

Netten internet siteleri sayesinde para kazanmak yıllar boyunca denediğim ama çeşitli imkansızlıklar ve tembelliğim nedeniyle başarılı olamadığım bir uğraş. Bu uğraşlarımın getirdiği az miktardaki bilgi birikimi sonunda azda olsa para kazanmama vesile oldu. Şu anda 5 blogtan (Bu blog hariç çünkü daha bir şey kazanmadım) günde ortalama 50 kuruş civarı bir para kazanıyorum.

Bunun için kullandığım şeyler:
-Blogger
-Link kısaltma platformları
-Popup reklam platformları
-CPM ve CPC reklam platformları

Blogger bu blogda da kullandığım Google'ın ücretsiz blog servisi. Kullanımı gayet basit ve kullanıcıları bir çok imkan ve özgürlük sunuyor. Blogger ile her kes kolaylıkla bir blog açabilir. Zamanla edineceğiniz tecrübe ile Blogger'da çok iyi bloglar hazırlayabilirsiniz.

Link kısaltma sitelerini sadece indirme linklerinde kullanıyorum. Genellikle Adf.ly ve Link.tl'yi kullanıyorum. Adf.ly'nin Türkiye için kazanç oranları düşük ama uzun süredir kullandığım için hali hazırda kısalttığım linklerin heba olmaması için halen daha kullanmaya devam ediyorum. Şu anda Adf.ly'den günde ortalama 0.03$ kazanıyorum. Şu ana kadar Adf.ly'den 2 defada toplam 12.50$ para çektim. Link.tl'yi Türkiye için kazanç oranları yüksek olması sebebiyle tercih ediyorum. Şu anda Link.tl sayesinde günde ortalama 0.045 Lira kazanıyorum. Şimdiye kadar Link.tl'den hiç para çekmedim.

Popup reklam olarak Popads.net kullanıyorum. Sayımları ve kazançları önceden kullandığım popads reklam platformlarından daha iyi. Şu anda günde ortalama 0.12$ kazanıyorum. Popup reklamlardan nefret etmeme rağmen kullandığım bloglarla aynı kategorilerdeki bütün siteler popup reklam kullandığından dolayı bende kullanıyorum. Şu ana kadar Popads.net'den 2 defada toplam 11$ para çektim.

CPM ve CPC reklamlar olarak şu anda A-ads'ı kullanıyorum. Bitcoin ile ödeme yapan bir reklam platformu. Çok az kazandırıyor. Günde sadece 1 veya 2 kuruş kazanıyorum. Ama bloglarıma girenleri rahatsız etmediğinden ve akmasa da damlasın mantığıyla kullanmaya devam ediyorum. A-ads'dan bu zamana kadar toplamda 70.000 satoshi (her defasında 10.000 satoshi) ödeme aldım.

Sizde blogger'ı ve kullandığım reklam platformlarını kullanarak veya araştırıp alternatif şeyler bularak kolaylıkla hobi olarak bu işle uğraşabilirsiniz. Ama unutmayınki yeni açtığınız bir bloga ilk başlarda kimse gelmez. Ama siz uğraşarak blogu içerikle doldurdukça arama motorlarından sizin blogunuzu bulanların sayısı artacaktır. Bu alanda uğraşmaya başlayacaklara veya zaten uğraşanlara kolaylıklar dilerim.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Japonlar Bizden Daha Kötü Durumdayken Nasıl Bu Hale Geldi? Part 1: 2. Dünya Savaşı

"Japonlar ve Almanlar Bizden Daha Kötü Durumdayken Nasıl Bu Hale Geldi?" Milletimizin çok sorduğu ama cevabını hiç bir zaman tam olarak bulamadığı bir sorudur. Biz bütün sorunu siyasilere yıkıyoruz buraya kadar çok da haksız değiliz. Tek atladığımız konu siyasiler kadar halkında günümüzdeki geri kalmış halimizde payı var. Çünkü iş sadece yönetenlerde bitmiyor biz adam gibi adam olsaydık şimdiye kadar bizi yöneten kişiler de adam gibi adam olurdu. Olmasa bile halkın zoruyla hizaya girmek zorunda kalırlardı. Ama ülkemizde tek partili dönemde adı üzerinde tek bir parti diğer görüşleri dinlemeden tek başına yönetti. Sonrasında ise seçimlerde oy alabilmek için cahil halkın istekleri çerçevesinde insanlığın binlerce yıllık bilgi birikimiyle elde ettiği olgulara, evrensel değerlere ters icraatlarda bulunan yöneticilerimiz oldu. Yani ilk çok partili seçimin yapıldığı 1946 yılından bu yana ülke halkın cahil çoğunluğunun istediği şekilde yönetildi bir nevi.

Ama ben başlıktaki sorunun cevabını sadece ülkemizin geçmiş ve şimdiki politikacılarını eleştirmek yerine kültürüyle çok haşır neşir olduğum Japonya ve Tayvan ile ülkemizin tarihlerini, uyguladıkları politikaları, ekonomik ve kültürel farklılıklarını ortaya sererek anlatmak istiyorum. Japonya 2.Dünya Savaşı öncesi ve savaş sırasında teknolojik, ekonomik, kültürel olarak çok gelişmiş bir ülke değildi. Bu son cümleye bazı cahiller karşı çıkabilir bu yüzden bu cümleyi açacağım. Eğer iki dünya savaşı arasını konu alan Japon yapımı film, dizi, anime, manga veya romanları okursanız Japonların batıya hayranlıkla baktıklarını görürsünüz. Japonların sömürgeleri, fabrikaları, demir yolları, savaş gemileri, uçakları oldukça çoktu ama İngiltere, Fransa, ABD, Almanya, Sovyetler gibi ülkelerle kıyaslanamayacak kadar azdı ve teknolojik olarak bu ülkelerin gerisinden geliyorlardı. 2. Dünya savaşında inanılmaz bir şekilde bütün dünyaya kafa tutmalarını sağlayan şey yıllardır bütün uzak doğuyu işgal etme gayesiyle top yekün hazırlanmalarıydı. Orta okul ve lise öğrencilerine derste atış talimleri yaptırılıyormuş o derece bir seferberlikle savaşa girmişler. Savaş sırasında ise ilk başta ani baskınlarla Amerikan ve İngiliz donanmalarını saf dışı bırakmalarının etkisiyle pasifik adalarından Hindistan'a, Sahalin Adası'ndan Mercan Adaları'na kadar olan oldukça büyük bir bölgeyi ele geçirmeyi başarabilmişler.


Ama Japon İmparatorluğunun dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yüz ölçümüne sahip ilk 10 ülkesi arasına sokan bu büyük toprakları, sadece bir kaç sene ellerinde tuta bilmişler. Havai'de yok ettikleri Amerikan donanması ve Avustralya donanması güney pasifikte ilk başta hızlarını yavaşlatmış sonra ise Japonları geri çekilmek zorunda bırakmış. Japonlar savaşın yönünün düşmandan yana döndüğünü görünce hemen hücum konumundaki ordularını savunma konumuna getirmiş hatta işgal ettikleri bazı topraklardan çok fazla asker kaybetmeyi göze alamayıp geri çekilmişler. Savaş Avrupa'da son hız sürerken pasifik cephesine önem verilmemesini fırsat bilen Japonlar mevcut topraklarını Müttefikler Normandiya çıkartmasını yapıp büyük ilerleme kaydederek rahatlayana kadar korumayı başarmış. Amaç tabiki de Almanya yenildikten sonra yapılacak barış görüşmelerinde bu toprakların çoğunu koparmaya çalışmak. Ama Amerika pasifik cephesine daha çok asker ve filo göndermeye başlayınca geri kalmış Japon teknolojisi ve ekonomisi dayanamayarak Filipinler, Yeni Gine ve Guam gibi bazı pasifik adalarından geri çekilmeye başlamış. Ama bizim atalarımız Çanakkale başta olmak üzere bir sürü cephede nasıl düşmanla ölümümüz pahasına savaşmışsak Japonlarda "Ölün ama geri çekilmeyin" tarzı emirlerle ve milliyetçi propagandaların etkisiyle savaştırıldığı için Amerika bir sürü askerini ve zamanını kaybetmesine rağmen biraz önce adlarını saydığım bölgeleri bile tam olarak ele geçirememiş.

Her şey Japonların istediği gibi giderken batıda Almanya'nın yenileceği tamamen kesinleşmiş. Bunun üzerine Amerika, Sovyetler ve İngiltere birleşerek plan yapmaya başlamışlar. Güneyden yaptıkları saldırılarla veya Çinlileri destekleyerek Japonları anca yıprattıklarını bu şekilde savaşın onlarca yıl sürebileceğini direk Japonya'yı vurmaları gerektiğini kararlaştırmışlar. Bu yüzden Japonya'yı işgal için bir sürü plan yapmışlar. Bu planlardan uygunlanmak istenen ilki Sovyetlerin Mançurya ve Kore'yi, Amerikanın Ryukyu Adalarını alması bu sayede Japonya'nın sömürgeleriyle iletişiminin kesilmesi ve aldıkları yerleri Japonya'yı güneyden işgal etmek için üs olarak kullanmaktı. Ama Sovyetler Marçurya'da ilerleme kaydedemedi. Amerika Okinawa'ya çıktı ama kamikazeler sayesinde çok büyük kayıplar verdi. Bu yüzden Amerikalılar başka bir stratejiyi daha devreye koymaya karar verdi. Bu plan şu an Ogasawara'ya bağlı olan Okyanusya kıtasındaki şu an da Japonya'ya bağlı olan adaları alarak bu adaları kullanarak Japon şehirlerini bombardımana tutup Japonya'ların ana adalarında cephe açmak bu sayede Japonların gücünü azaltmak ve Japonya işgaline hazırlık yapmak. Bu plan müttefiklerin Pasifik cephesinde başarılı olan tek planı. Hatta bu sayede Japonya savaşı kaybediyor. Zaten bir çok cephede savaşan Japonlar ana vatanlarının bombalanması karşısında çaresiz kalmış. Tokyo'da dahil olmak üzere bir çok şehirleri defalarca bombalanmış ve on binlerce Japon hayatını kaybetmiş. Artık Japonlar gök yüzünde uçan bombardıman uçaklarına alışmaya başladığı bir anda atılan atom bombaları savaşa son noktayı koymuş. Koca Japon İmparatorluğu 2 bomba sayesinde şu anki Japonya'dan da daha küçük hale gelmiş ve Amerika, Sovyetler, İngiltere, Çin Cumhuriyeti (Tayvan) tarafından işgal edilmiş.


Konuyla alakasız olan 2. Dünya savaşını anlatmamın tek bir nedeni var. Bilgisi kıt olanlar Japonya'yı o kadar çok abartıyorlarki sanırsınız Amerika atom bombası atmasa savaşı Japonya kazanacaktı. Müttefikler Japonya'yı kesinlikle yeneceklerini biliyordu. Ama Japonların yenilmesi çok fazla zaman alacağı ve müttefiklerin savaşın ülkelerindeki etkilerini bir an önce gidermek istemeleri (Birde 6 yıldır savaşmaktan yorulmaları) yüzünden Amerika Japonya'ya atom bombası attı. Japonya için en iyi senaryo barış anlaşması imzalayarak işgal ettikleri bazı toprakları kurtarmaktı. Pasifik cephesinde Japon üstünlüğü 2-3 yıl sürmüştür. Savaşın son 2 yılında ise Japonya Amerikan donanmasının ilerlemesini durduramayıp kamikaze saldırılarına başvurmuştur. O kadar çok kamikaze saldırısı yapmışlardırki en sonunda pilot bulmakta sıkıntı çekince Almanların geliştirdiği kusurlu füzeleri modifiye ederek kontrol etmesi kolay uçak füze arası bir şeye dönüştürerek bu sorunu bir nebze çözmüşlerdir.

Sonuç olarak Japonya'da bizim gibi bir dünya savaşından yenik çıkmış, işgale uğramıştır. Savaşın etkileri yenik taraf olan Japonya ve Türkiye'de uzun süre gitmemiş, iki ülkede genç erkek neslini kaybetmiştir. Savaş öncesi dünyanın en güçlü ülkeleri arasında gösterilirken iki ülke de savaş sonrası yıllarca yoksulluk çekmiştir. Ama Japonya'nın yaşam standartları Avrupa Birliği ortalamasının üstünde iken biz hala gelişmekte olan bir ülkeyiz. Bunun nedeni sorgulamaya bir sonraki yazılarda devam edeceğim.

Ek:
Tayvan'ın tarihine de kısa olarak göz atmakta fayda var. Çünkü Japonya'yı incelerken Tayvan'dan da örnekler vermeyi düşünüyorum. Tayvan olarak bildiğimiz ülke asıl adı Çin Cumhuriyetidir. 1949 yılında Çin iç savaşını komünistlerin kazanması sonucu milliyetçi Çinlilerin bir kısmı Tayvan adasına gelerek Çin Cumhuriyeti'nin varlığını bu adada sürdürmüştür. Uzun süre Çin ile sıcak ve soğuk çatışmalara girmiştir. İlk başlarda batı blogu Tayvan'ı Çin'in ana vatanının hakimi olarak tanımış ve desteklemiş ama Çin Halk Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlere katılınca Tavyan çıkarılmış ve bir çok ülke tanımaktan vaz geçmiştir. Şu an K.K.T.C. gibi az sayıdaki ülkenin tanıdığı defakto bir ülkedir. Buna rağmen Türkiye'nin ihracatının 2 katı kadar ihracatı vardır. Üstelik bizim aksimize cari açıkları yoktur cari fazlaları vardır. Yaşam standartları Japonya ile yarışmaktadır. Eğitim alanında dünyanın en başarılı ülkelerinden başında gelir. 22 milyon nüfusuna rağmen dünyaca ünlü bir sürü elektronik markası çıkarmıştır. Halbuki 1949 yılında Tayvan'ın asıl sakinleri biz burada açlıktan ölüyoruz ana kıtadan gelen 1 milyon kişi daha bize eklenirse halimiz ne olur diye isyan ediyorlardı. 

23 Şubat 2015 Pazartesi

Useful Good-for-Nothing'e Yeni Credit

Serinin crediti içime sinmemişti hazır afişi güncelledim crediti de güncelleyim dedim böyle sade bir şeyler yaptım. Birde webtoonda kutucukların içindeki yazılara da iyi bir font buldum mu tam olacak. Bu arada çevirmeye devam ediyorum 7.bölümün çevirisi bitti. Yakın zamanda gelir.


20 Şubat 2015 Cuma

E-kitap'a alternatif: Web novel

E-kitabın en iyi özelliği ulaşımının kolay olmasıdır değil mi? Peki kitabınızı ücretsiz olarak yayınlasanız ve bedava olduğu için insanların ulaşmasını kolaylaştırsanız nasıl olurdu? Ayrıca okumak isteyenler kitabı indirmek zorunda da kalmayacak. Hepinizin aklına şu soru geliyor biliyorum; Ücretsiz yaparsak biz nasıl para kazanacağız? Aslında ücretsiz olarak yayınlayarak da para kazanabilmeniz mümkün. Nasıl mı? Bunun örneği Asya kıtasının diğer ucunda, Kore'de saklı.

Kore'nin internet ve yazılım alanında en önde gelen şirketlerinden Naver'ın bir web novel portalı var. Üstelik romanların neredeyse hepsi de ücretsiz. Ama beğendiyseniz para ile e-kitabını satın alabiliyorsunuz. Veyahut çok beğenilip bir yayın evi tarafından basılmışsa eğer kitabını alabiliyorsunuz.


Peki web novel ne demek oluyor?

Web novel adından da anlaşılacağı üzere internette yayınlanan romanlar.

Peki bu yazarlar, çizerler ve yayıncı kuruluş nasıl para kazanıyor?

Tahmin edebildiğiniz gibi reklamlardan. Ama bu yola baş koymak isteyen şirketin baya bir parayı gözden çıkarması lazım. Çünkü büyük bir okuyucu kitlesi oluşturana kadar kar elde edilmesini düşünmek abes kaçar.

Peki e-kitap'dan ayrıyan en büyük özelliği ne?
İndirmeden okunabilmesi. Diğer bir değişle benim bu yazıyı yazdığım gibi onlarda internet sitesine yazıyor. Ama yasadışı çoğaltılmaması ve sadece yayıncının sitesinden okunabilmesi için sitelerde sağ tıklama engeli var.

Bu web novel piyasası Naver'la sınırlı değil tabi ki. Yine Kore'de internet üzerinden hem çizgi roman hem de roman yayınlayan Honey & Pie var. Ama bu şirkette işler daha değişik seyrediyor. Romanların ilk bölümleri ücretsizken belli bir bölümden sonra paralı oluyor. Bir bölümü başı yirmi beş kuruş gibi bir mevla tutuyor. Ayrıca bir çok ülkede amatörlerin romanlarını yayınlayan buna benzer siteler var. Bunların en büyük örneği Japonların Syosetsuka ni Narou'su. Ama bu işi en iyi paraya döken ve en iyi şekilde organize etmeyi başaranlar Koreliler. Ayrıca bu webnovellar genellikle deneyimli yazarların kaleminden çıkıyor.

Değinmeden geçilemeyecek bir diğer konu ise Kore'deki bu tür romanlar genellikle resimli oluyor. Her bölümde o bölümde anlatılanları en iyi şekilde tasvir edecek bir kaç resim çiziliyor. Çizimler de profesyonel çizerler yapıyor. Bu nedeni bu tarz romanların genellikle gençlere hitap etmesi ve çizgi romana kolaylıkla uyarlanabilecek konuları işlemeleri. Ayrıca bu duruma uzak doğuda yaygın olan light novelların da etkisi büyük.


Şu anda ülkemizde internetin bize sunduğu imkanlar sayesinde bir çok kişi kendi çapında bir şeyler yazıyor. Bazıları bunları açtıkları bloglarda veya forumlarda yayınlıyor. Bazıları ise Google Books'da şansını deniyor. Peki bu tarz çalışmaları yayınlamak için bir internet sitesi kurulsa? Belli mi olur belki biz de Koreliler gibi bu işin sektörünü oluşturabiliriz.

Bağlantılar:
Syosetsuka ni Narou: http://syosetu.com/

Tonari no Seki-Kun 14.Bölüm


Tonari no Seki-kun 14.bölümünü sonunda bitirip sizlerle buluşturabildim. Bundan sonra Useful Good-for-Nothing'e öncelik verip 10.bölüme kadar gelmeyi planlıyorum. Ayrıca Tonari no Seki-kun için çevirmen arayışım da devam etmekte...