8 Mart 2018 Perşembe

Azerice Öğrenmeye Başlamak


Herkesin dilinde "iki devlet bir millet" tarzı milliyetçi söylemler. Ama çok az Türkiyeli, Azerbaycan kültürü ve diline ilgi duyuyor. Bir Türk ve Azeri arasındaki sohbet genellikle Türkiye Türkçesi kullanılarak gerçekleştiriliyor. Türkiye'nin nüfus bakımından çok büyük bir ülke olması Azerileri bize uymaya itiyor. Bir diğer neden de Azerbaycanlıların İran'daki Azerilerle iletişiminin kopuk olması. Ve çok az kültürel ürün ortaya çıkartmaları. Bu yüzden Azerbaycan doğal olarak Türkiye ve Rusya'nın kültür emperyalizmine maruz kalıyor. Bence bir Türk ve Azeri arasındaki diyalog iki lehçenin de karışımı şeklinde gerçekleşmeli. Nasıl Azeriler bizim dilimizi neredeyse tamamen anlıyorsa bizim de onların dilini neredeyse tamamen anlamamız lazım.

Çoğu kişi zaten Azerice anlaşılıyor düşüncesinde. Ama durum tam olarak öyle değil. Bir kaç gündür Azerice ile ilgileniyorum. Sadece Azerice yazılar okuyarak daha önce konuştuğum Azerilerle dil farklılığından dolayı yaşadığımız iletişimin tıkanması durumlarını çözebilecek duruma geldim. Mesela "köy" kelimesini anlamamışlardı. Baya bir açıklamaya çalıştım ama anlatamadım. Köy gibi bir kaç kelimede daha sıkıntı olmuştu. Halbuki ben de onların Türkçe'yi öğrendiği gibi ben de Azerice öğrensem işte o zaman tam da kardeş gibi sohbet ediyor olurduk.

Azerice öğrenmeye başlamadan önce akla gelen ilk sorulardan biri Azerice bizim ne işimize yarayacak?

Azerice öğrenerek;

  • Yukarıda da ayrıntılı olarak anlattığım gibi Azerilerle daha iyi iletişim kuracaksınız.
  • Azerbaycan müzik konusunda başarılı bir ülke. Azerbaycan müziklerini tam olarak anlayarak dinlemenin keyfine varacaksınız.
  • Azerbaycan websitelerini okuyarak, videolarını izleyerek v.b. olaylara, haberlere, dünyaya v.b. Azerbaycanlıların gözünden bakabileceksiniz.
Şimdilik aklıma gelen faydalar bu kadar. Azerice öğrenmek kuşkusuz size yukarıda saydıklarımdan çok daha fazla fayda sağlıyacaktır.

Azerice'nin en iyi tarafı aslında Türkçe'den farklı bir dil olmaması. Yani kolayca Azerice okuduğunu ve dinlediğini anlayacak seviyeye gelebiliyorsunuz. Bu durumun tek kötü yanı öyle kolay kolay Azerice konuşmaya ve yazmaya başlayamamak. Çünkü Türkiye Türkçesi ile bir kaç harfin değişik olduğu çok fazla kelime var. Her kelimenin farklılıklarını akılda tutarak konuşma sırasında kullanmak kolay değil. Yazmak daha da zor. Azerice de iki tane e var. Hangi kelimede düz hangi kelimede ters e ("ə") kullanılacağını akılda tutmak lazım. Aynı durum x ve q'da da var. H mi yoksa x mu kullanacaksınız? Veya g mi k mi q mu kullanacaksınız? Yine de Azerice öğrenmek, yabancı bir dil öğrenmekten çok daha kolay.

Fazla uzatmadan Azerice öğrenmeye nereden başlanması gerektiğini açıklayayım. Ben Azeri alfabesinde olup da Türk alfabesin de olmayan x, q ve ə harflerinin okunuşunu öğrenerek başladım. Sonra da bulduğum Azərbaycan sitelerini okudum. Ne zaman bilmediğim veya anlamı konusunda kararsızlığa düştüğüm kelime olsa sözlükten bakarak Türkçesini öğrendim. Bazı cümlelerde bilmediğim birden fazla kelime olduğun da, bazen cümleyi Türkçeye çevirerek okuyorum. Ama bu bence yanlış bir şey. Azerice okunmalı ve ilk kez duyduğumuz kelimeleri okurken aklımıza kelimenin anlamı gelmeli.

Yukarıda anlattığım yöntemde en çok sıkıntı çekeceğiniz şey şüphesiz Azeri site bulamamak olacaktır. Çünkü Azeriler de bilgisayar ve internet kullanımı bizim kadar yaygın değil. Ve yukarıda anlattığım gibi Türkiye ve Rusya'nın etkisindeler. Yani kendi sitelerini açmak yerine Türkçe veya Rusça siteler açıyorlar, kendi sitelerine girmek yerine Türkçe veya Rusça sitelere girmeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden ilginizi çekecek Azerice site bulmak zor. Bu zamana kadar ilgimi çekmeyi başaran sadece bir kaç site oldu. Belki ben Google'da aratmayı bilmemişimdir. Zaman ilerledikçe daha fazla güzel site bulacağıma inanıyorum. O zaman geldiğin de, hoşuma giden Azeri sitelerinin listesini yaparak sizlerle paylaşırım.

7 Şubat 2018 Çarşamba

Gözlüklü Samuray: 3.Bölüm: Zafer


Takaoji'nin etrafı bir anda otuz otuzbeş tane kılıçlı denizciyle sarılmıştı. Okyanusa bakan tarafta ise ona yakın denizci tüfetlerine barut doldurmuş Takaoji'ye doğru nişan almış bir vaziyette bekliyorlardı. Ama tükekler işe yaramazdı çünkü etrafını saran kalabalık denizci topluluğundan Takaoji zar zor gözüküyordu. Hiç bir denizci silah arkadaşını vurmak istemediğinden uygun anı kolluyordu.

Teğmen Bross, en kısa sürede bu ufak çatışmadan zaferle ayrılmak istiyordu. "Ne dikiliyorsunuz  saldırsanıza!" diye bağırdı. Etrafını saran kılıçlı denizcilerin hepsi Takaoji'ye doğru saldırıya geçtiler. Takaoji ne yapacağını belirlemişti, tüfeklere hedef olmayacağı bir yerden denizcileri yaracak sonra bunu denizcilerin sayısı azalana kadar yapmaya devam edecekti. Sonrasında da bir denizciyi rehin alıp tüfeklere karşı kalkan olarak kullanarak kendisini hedef alan tüfeklere olabildiğince yaklaşıp bu savaşa son noktayı koymayı düşünüyordu.

Ama her zaman planlandığı gibi gerçekleşmez olaylar. Teğmenin durmadan emir yağdırması sayesinde denizciler Takaoji'ye saldırma fırsatı vermeden onlar saldırıya geçmişti. Takaoji aklı bir anda eski günlere gitti. Dudaklarından kısık sesle şu kelime çıktı: "Düşünme sadece savaş." Bir anda ona kılıç kullanmayı öğreten hocası aklına gelmişti. "Bütün düşüncelerden kendini arındır ve sadece kılıca odaklan. Kılıç bir araç değil o senin parçan." İlk başta anlamıyordu bu sözleri ama zamanla alışmış ve kendini kılıca adamış bir samuray olmuştu. Ama kafasında kuşkusuz çok düşünce vardı. Neden ihanete uğramıştı? Bu lanet adadan nasıl kaçacaktı? Ama Takaoji artık bu düşüncelerden arınmıştı.

Kılıcına kısa bir bakış attı. Sonrasında ileriye doğru bir adım atarak en yakın denizciyi kolundan yakalayıp arkasındaki denizcilerin üzerine doğru itti. Arkası kısa bir süreliğine temizlenmişti. Vakit kaybetmeden ön taraftan gelen saldırıları kılıcıyla bloke edip karşılığını verdi. Takaoji çok hızlı kılıç kullanıyordu. Denizciler karşılık veremeden kendilerini yerde buluyorlardı.

Sadece üç dakika sürmüştü Takoji'nin denizcileri yenmesi. Bir denizciyi kendisine siper ederek kendisine doğrultulmuş tüfekleriyle ona yakın denizciye doğru hızla koştu. Teğmen "Vurun onu!" diye emir verdi. Teğmenin emriyle denizciler ateş açtılar ama bütün kurşunlar denizciye isabet etti. Silahları boşalmış denizciler çareyi Takaoji'nin önünde diz çöküp af dilemekte buldular. Teğmen de emrindeki denizcilere uymuş salya sümük ağlıyarak Takaoji'den bağışlanma diliyordu.

Takaoji etrafına baktığında çevresinde onlarca denizcinin öle veya baygın bedeni ve korkudan titreyen ama ilk kez böyle bir manzarayla karşılaştıkları için izlemekten kendilerini alıkoyamayan ada halkıyla karşılaştı. Kalan denizcileri bağışlamaya karar verdi. Çünkü onlar Gözlüklü Samuray Takaoji'nin namını yayacaklardı. Kılıcını indirdi ve gemiye doğru ağır adımlarla yürüdü.

İhtiyar, Takaoji'nin arkasından şaşkınlık ve üzgünlükle karışık bakışlarla bakarken Takaoji bir kere bile arkasına dönüp bakmadan gemiye bindi. Bir gün öncesine kadar bir korsan kaptanı olan Takaoji şimdi bir denizci gemisiyle tek başına uçsuz bucaksız Güney Maviye yelken açıyordu.

6 Şubat 2018 Salı

Gözlüklü Samuray: 2.Bölüm: Altmış Kişiye Karşı Tek


Önceki Bölümde...:
Olaylar çok hızlı gerçekleşmişti. Denizciler ve ada halkı hayatlarının en şaşırtıcı manzarasıyla karşı karşıyaydı. Bir korsan altmış denizciye gülerek meydan okuyordu. Acaba Takaoji altmış kişi ile tek başına başa çıkabilecek miydi? Ama şurası kesindi ya bu adada ölecek yada altmış denizciyi de öldürüp adını dünyaya harkıyacaktı. Takaoji neden ölme ihtimalinin çok yüksek olduğunu bile bile bu savaşa atılıyordu? Susuzluk, açlık ve yorgunluk da cabası...

Teğmen Bross, sinirli bir şekilde Takaoji'ye bakıyordu. "Bu adam, bunları söyleyecek gücü nereden buluyor?" diye düşündü. Güçlü kuvvetli bir adam gibi görünmüyordu. Başında dört milyon Beli ödül vardı. Ama kaptanlık yaptığı korsan tayfası, tam bir ezikler yuvasıydı. Zaten kendi tayfası tarafından ihanete uğramıştı. Karşısındaki adamın kaybedecek fazla bir şeyi kalmamıştı hayattan. Ama bu yaptığı da delilikti resmen.

Teğmen ani bir hareketle geri çekildi. Takaoji şimdiden ne olacağını öngörebiliyordu. Ateşli silahlara sahip denizciler sıraya girip yaylım ateşi açacaklar, sonra da kılıç kullananlar Takaoji'nin ağır yaralı bedenini ölene kadar keseceklerdi. Ölmek için çok gençti. Daha gerçekleştirmesi gereken bir hayali vardı. Öngördüğü şeylerin gözlerinin önünde olmasına izin veremezdi. Harekete geçmeliydi şimdi saldırmazsa bir daha saldırma fırsatı eline geçemeyecekti. Takaoji'nin öngördükleri olmaya başlamıştı bile.

Teğmen: Çift sıra olun! Tüfekleri doldurun! Kılıçlılar tüfek kullananların iki yanına da tek sıra halinde geçin!

Daha nişan al emri bile gelmemişti ki Takaoji denizcilerin tam oratasından daldı. Tüfekler artık etkisizdi. Çünkü tüfek kullanan denizciler, barut doldurmakla uğraşırken hazırlıksız yakalanmıştılar. Bütün denizcilerin eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Takaoji saniyeler içinde tam anlamıyla bir katliyam gerçekleştirdi. Ama hala kılıçlı denizciler yanı başında duruyordu. Takaoji şanslı günündeydi. O kılıç kullananlardan bir tanesi bile adam akıllı kılıç kullanabilse öbür tarafı boylamış olurdu. Ama karşısındaki bütün denizciler acemiydi, teğmen de dahil. Hiç bir denizci, Takaoji'nin doğruca üzerlerine saldıracağını düşünmemişti. Üzerlerinden bu şaşkınlığı daha yeni atıyorlardı.

Teğmenden bir emir daha geldi: Etrafını sarın hemen!

Denizciler panikle teğmenin emrini uygulamaya koyuldular. Takaoji'nin etrafı bu gidişle tamamen sarılacak ve kırkdan fazla düşmanla savaşmak zorunda kalıcaktı. Bu da Takaoji'nin ölümüyle sonuçlanacaktı. Bir kez daha güçünü zorlayarak düşman hattını yarması gerekiyordu.

3. Bölüm

5 Şubat 2018 Pazartesi

Gözlüklü Samuray: 1.Bölüm: Denizciler Adaya Ayak Basar


Adam ile Takaoji konuşurlarken araya yaşlı bir adam girdi.

Yaşlı adam: Nereden geldin? Neden buradasın? Bilmiyorum ama eğer bana balık yakalamakta yardım edersen sana su veririm delikanlı. Bu yaşlı bedenim artık tek başına okyanusa açılmayı kaldırmıyor.

Takaoji: Kabul ediyorum ihtiyar.

İhtiyar: Tamam öyleyse... Gel benimle evladım.

İhtiyar, Takaoji'yle birlikte sahile doğru yürürken konuşmasına devam etti:
"Bu adanın iki geçim kaynağı var. Biri balık biri hurma. Bu ikisi sayesinde burada yaşıyabiliyoruz. Burası ne korsanların ne de denizcilerin uğradı önemsiz bir ada ."

İhtiyar Takaoji'ye bunları anlatırken iskeleye iyice yaklaşmışlardı. Ve açıktaki küçük denizci gemisini ikisi de net olarak görüyorlardı.

Takaoji: İhtiyar! Hani denizciler bu adaya uğramıyordu?

İhtiyar: Kaç yıldır bu adaya denizci ayak basmadı. Şimdi neden buradalar bilmiyorum vallaha. Neyse, benim kaldığım baraka şurası. Suyunu iç. Biraz dinlen. Sonra denize açılırız.

Takaoji: Tamam.

Ama Takaoji'nin balıkçılık yapmaya hiç niyeti yoktu. İçinde durduramadığı bir his: "Denizcilerle dövüş ve onların gemilesiyle en yakın adaya kaç!" Diyordu. Eğer düşündükleri gerçekleşirse ününe ün katıcak ve bu acımasız dünyada biraz daha yükselecekti. Ama yine de yaşlı adamın dediği gibi dinlendi. Yaklaşık bir saat sonra denizciler adaya çıkmaya başlamışlardı. Denizcilerin yolu üzerinde balıkçının kulübesinin önünde çocuklar oynamaktaydı. Kıdemli Teğmen Bross yolda oynayan çocuklardan birine: "Yolumu tıkıyorsun velet" diyerek bir tekme savurdu. Çocuk iki metre ileriye fırladı. Diğer çocuklar kaçtı. Ama o ağır şekilde yaralı olduğundan ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu.

Teğmen Bross: Ağlamasana velet! Beni sinir ediyorsun! İllaki sesini kesmen için seni öldürmem mi lazım?

Hiç kimseden çıt çıkmıyordu. Teğmen Bross kılıcını kınından yavaşça çıkardı ve çocuğa doğru yürümeye başladı. Bunlar olurken Takaoji de harakete geçmişti. O da çocuğa dikkat çekmeden yavaşça yaklaşıyordu. Teğmen kılıcını kaldırdı. Eğer hiç kimse müdahale etmezse çocuk saniyeler içinde ölmüş olacaktı. Teğmen kılıcını hızlıca indirdi. Ama çocuğa isabet etmemişti. Takaoji kılıcıyla teğmenin saldırısını durdurmuştu.

Teğmen: Biz de Kızıl Kılıç Korsanları'nı arıyorduk. Sen de yeni kaptanı olduğuna göre aramaya gerek kalmadı artık. Değil mi Gözlüklü Samuray Takaoji? Şimdi işimizi zorlaştırmadan teslim ol ve tayfanın saklandığı yeri söyle!

Takaoji: Ben artık Kızıl Kılıç korsanlarının bir üyesi değilim.

Teğmen: Bu doğru olsa bile senin başındaki 4 milyon belilik ödül olduğu gerçeğini değiştirmiyor Gözlüklü Samuray. Ve seni öldürüp ünüme ün katacağım.

Takaoji: Bende seninle aynı düşüncedeyim. 60 tane denizciyi tek başıma yenip ünüme ün katacağım ben de.

Takaoji konuşmasını bitirdikten sonra yüksek sesle gülmeye başladı. Denizciler şok olmuştu.

Teğmen:Tek başına mı?

31 Ocak 2018 Çarşamba

Gözlüklü Samuray: Başlangıç: Susuz Ada


Hikayemiz Güney Mavi'nin en ıssız adalarından biri olan Bahreni'de başlıyor. Adanın neredeyse hiç bir yerinde ot bile bitmiyordu. Her taraf çöllerle kaplıydı. Daha iki gün önce üyesi olduğu Kızıl Kılıç Korsanları tarafından bu adaya terk edilen Akamatsu Takaoji'nin aklından geçen tek şey intikamdı. Ama şimdi en önemli şey Takaoji'nin bu kavurucu çölden sağ çıkabilmesiydi.

Takaoji umutsuzca adanın etrafını dolaşarak yerleşim birimi arıyordu. 6 saat sonra sonunda adanın merkezi olan küçük kasabaya varan Takaoji yorgunluk, susuzluk ve sıcaktan bitkin düşmüş bir şekilde su aramaktaydı. Yoldan geçen bir çocuğu omzundan tuttu ve "Bu köyde hiç çeşme yok mu çocuk?" diye sordu. Çocuk çok korkmuştu ve ağlamaya başlamıştı. Babası 3 metre ilerideki tezgahının başından tuhaf görünüşlü gözlüklü samuraya seslendi "Oğlumu bırak çabuk görmüyor musun çok korkmuş. Sorunun neyse bana de" Bunun üzerine Takaoji çocuğu bıraktı ve çocuğun babasına doğru bir adım atarak "Suya ihtiyacım var." dedi.

Adam: Hiç paran var mı?

Takaoji: Yok

Adam: Bak delikanlı nereden geldin buraya bilmiyorum. Ama bu adada en pahalı şey sudur. Sana bu kasabada kimse bedavaya su vermez. Ama elindeki kılıcı satarsan sana istediğin kadar verebilirim. Sonuçta ben su satıyorum

Takaoji bu laflardan sonra iyice sinirlenmişti. Zar zor ayakta duruyordu ve tek istediği bir kaç damla da olsa su içmekti. Aklında adamı tehdit edip bir kaç litre su almaktan başka bir şey geçmiyordu. Acaba Takaoji şeytana mı uyacak? Yoksa katanasını mı satacak? Cevabı sonraki bölümde...

29 Ocak 2018 Pazartesi

Gözlüklü Samuray [One Piece Fanfiction]

Ön Söz
Gözlüklü Samuray öylesine yazdığım bir hikayeydi. Roronoa Zoro Tayfa kaptanı olsa ve yeşil kafalı değil de uzun siyah saçlı ve gözlüklü olsa (Samurai Champloo'daki Jin gibi) diye düşündüm ve böyle bir şey yazmaya karar verdim. Hikaye One Piece evreninde farklı karakterlerle gerçekleşecek anlayacağınız. Önemli bilgi: One Piece izlemeseniz de okuyabilirisiniz (Sadece evrenler aynı sonuçta)

Not:
Anime ve manga forumlarında dolaşarak maziyi yad ederken 7 sene yazmış olduğum bu fan fictionu gördüm. Üşenmeden tüm hikayeyi okudum. Ve içimden dedim ki "ne yazmışım be!" Amatör bir çalışmaya göre okunası bir hikaye çıkartmışım bence. Şimdilik bu hikayeyi devam ettirmek gibi bir niyetim yok. Ama bu FF'ı yayınladığım forumların kapanma ihtimaline karşı ve kendi blogumda da yayınlamak istediğimden dolayı hikayeyi burada da yayınlayacağım. Ayrıca iyi veya kötü yorum gelmesi halinde devam ettire de bilirim.

Araştırdım; Bu fanfiction'ı 12 Ağustos 2011 tarihinde yazmaya başlamışım.

Bir kişi "Senin fanfictionunu mangalaştıracağım. İzin veriyor musun?" demişti. Ben de "olur" demiştim. O kişi bir sayfa çizip yollamıştı. Ama o sayfayı hiç bir yerde bulamadım. Bulsaydım o manga sayfasını da koyacaktım.
Buradaki bölümler gözden geçirilip imla hataları düzeltilmiş bölümlerdir.
İyi okumalar...

Bölümler:
Başlangıç: Susuz Ada
1.Bölüm: Denizciler Adaya Ayak Basar
2.Bölüm: Altmış Kişiye Karşı Tek
3.Bölüm: Zafer

9 Aralık 2017 Cumartesi

Batum Gezisi #2: Neden Batum?

Neden Batum? sorusunun cevabını vermeden önce neden Gürcistan'a seyahat etmeye karar verdiğimi açıklamam daha doğru olur. Pasaportum yok. Bu yüzden gidebileceğim 3 ülke var: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Gürcistan ve Ukrayna. Ukrayna'ya gidip gelmek baya pahalı. Çünkü hava yolu ulaşım için pahalı bir tercih. Deniz yolu ise hava yolundan daha da pahalı. Ama ucuza bilet de buldum. Bunun için 10 ay önce bileti satın almak lazım. Bu yüzden Ukrayna'dan önce gitmesi daha ucuz bir ülkeye gitmeliyim diye düşündüm. Kıbrıs'ın Türkiye'den çok da farklı olmayacağını ve plaj turizm merkezi olduğu için Kıbrıs'ı da eledim. Geriye Gürcistan kalıyor zaten.

Gürcistan'ın olumlu tarafları:
- Gidiş-dönüş ucuz. Toplam 145 Lira tuttu. (Çorum-Batum)
- Çoğu şey Türkiye'den ucuz.
- Yakın.
- Türkler ve Türkçe konuşabilenler var.
- Türkiye'den fazla bir farkı yok deseler de başka bir ülkeye geldiğini hissedebiliyorsunuz.

Gürcistan'ın olumsuz tarafları:
- Oradaki Türklerin çoğu şerefsiz olduğu için Türklere karşı temkinli olmanız lazım. Türkler tarafından dolandırılma olayları çok oluyormuş.
- Sonuçta geri kalmış bir ülkeden daha geri kalmış bir ülkeye gidiyorsunuz. Ahım şahım bir güzelliği yok. Daha doğrusu Türkiye'ye kıyasla başka bir dünyaya gelmiş gibi bir his uyandırmıyor.

Resmi ben çekmedim tabiiki

İlk başta Tiflis'e gidecektim sonra da Batum'a. Ama daha ilk kez Türkiye'nin dışına çıkacağım için endişelenip sadece Batum'u gezmeye karar verdim. Sonuçta Batum sınıra 15 kilometre civarı. Yürüyerek bile geçilebilecek mesafede. Ayrıca insanlarla Türkçe konuşarak da anlaşabileceğiniz bir şehir Batum.

Batum, Gürcistan'ın Tiflis'ten sonra en turistik şehri. Fazla kalabalık bir şehir değil. Ayrıca nüfusuna göre gezilecek yerleri oldukça fazla olan bir şehir. Gezilecek yerlerin neredeyse hepsi şehir merkezinde olması da cabası. Bu yüzden Batum'u tercih ettim.

Bir sonraki yazım "Planlama Aşaması" 'nda görüşmek üzere...